Allah'ın Gölgesine Haciz
"Beş-altı milyonluk Türk milleti bilgisiz ve gafildir." (*)
- Vahdettin (13 Mart 1924)
Allah'ın gölgesi Osmanlının son Sultanı Vahdettin'in lüks yaşamı ve Osmanlının onuruna-gururuna leke olacak "haciz" kararı.. Öncelikle birileri Cumhuriyeti suçlamayı bırakıpta her zaman ki o lüks yaşamına bakmalılar Vahdettin'in, öyle ki Vahdettin paraya düşkün biri olduğunu, Nobel ödülünün ismini veren Albert Nobel'in köşkünde yaşadığını her ay 600 İngiliz Sterlini kira (1) verdiğini niye söylemezler?
(Vahdettin'in ünlü villası)
Dahası, bu köşkte çok eğlenmiş işgalci komutan Charles Harington'a emanet ettiği eşleri ve eşlerinin yardımcıları gelince bu köşkte yaşamaya başlamıştır. Şöyle bir hatırası var Charles Harington'ın: "Teknemde giderken yolda, acaba bana sigara kutusunu bir anı olarak verir mi diye umutlanmıştım, ancak beş karısını bana emanet etmesi beni şaşkınlığa uğrattı!" (2) diyor.. İngilizcesi şöyle: "In my launch on the way out I perhaps hoped that he might give me his cigarette-case as a souvenir, instead he suddenly confided to me the care of his five wives; this alarmed me to some extent.."

Bu yazıyı ele almamın nedeni zaten Youtuberların bir suçudur. Ayrıca Vahdettin sürgün edilmedi, kendisi İngiliz Zırhlısına bindi, kaçtı.. Madem hain değildi, suçsuzdu niye kaçtı? Sonradan girilmesi yasaklandı. Bir çok gelenekte Müslüman olsun mesela: Abbasiler, Emevileri kılıçtan geçirdi. Ya da Çarlık hanedanını, Sovyetler kurşuna dizdi. En azından Atatürk bunu yapmadı. Ama buna bile laf ediyorlar galiba öldürülmesini istiyorlardı, fakat Vahdettin "ölür müydü?" onu bilemem, bu adam vatanı için ölümü göze alamamış bir adam..
T. Özakman'ın dediğine göre: Vahdettin'in gurbetteyken 140 milyarı mevcutmuş.. Bide 25 Kasım 1922 tarihli Chronicle Ajansı'nın haberine göre: "Sultan Vahdettin Osmanlı Bankası'na 75.000 lira yatırmış, bankadaki mücevherlerine karşılık da 50.000 lira almış."
Bir sonra ki kaynakta: "Tütüncübaşı Şükrü Bey’in verdiği bilgiye göre Vahdettin’in yanında ve hesabında 23.000 altın vardır. Bu (1995 itibariyle) 92 milyar lira etmektedir. Vahdettin, Avrupa’da elindeki bazı mücevherleri satmış ve çok kıymetli bir safir taşını da İngiltere'ye rehin vermiştir." (3)
Villa da ki hatıralarından:"Yaver Zekiden başka, iki içki düşkünü ve keyif ehli daha vardı. Bunlardan biri İkinci Musahip Mazhar Ağa, diğeri de Tütüncübaşı Şükrü Bey: Bunlar sakızlı mastika ve düz rakının adeta küplüsü olmuşlardı. Şükrü, San Remo'ya gelince işi adamakıllı ayyaşlığa dökmüş ve postu San Remo meyhanelerine ve pavyonlarına kurmuştu. Mazhar Ağa da akşam olup da içki zamanı gelince kafayı iyice tütsüleyip körkütük oluyordu... Üçüncü Musahip Hayrettin Ağa da şehrin gezip tozma yerlerini zevk ve safa köşelerini karış karış biliyordu... Yaverler; mabeynciler,; ağalar ve beyler; mirasyediler gibi bir tatil ve hava değişikliği hayatı sürüyorlardı." (4)
Daha çok kaynak var. Ama araştırmak kimin aklında? Ya da kime yarasın ki demi? Sonuçta ne güzel duygu sömürüsü varken. Vahdettin'i utanmasalar eski zamanlar da ki Mitolojik olayları yükleyecekler. Zaten öyle değil mi? Bu da Radikal İslamcı zihniyetin Mitolojisi, "fakir öldü", "fakir olmak erdemlik" vesaire gibi.
Türk milletinin varolma-yokolma savaşında, bunca parayı kendi keyfiyeti için harcıyan ve ülkeden kaçıp, zevk-sefa için yaşayan birine ne demeli? Önce ki "Vahdettin'in Âyet ve Hadis Meâli Yasağı" ve "Vahdettin'in Sattığı Camiler" adlı yazılarım da belirttiğim gibi "Para" için ne hilafetinin anlamını yitirmiş, Türk milletinin kutsallığına el uzatıp, para için dini ayaklar altına almıştır.
Atatürk "Nutuk"ta Vahdettini güzel şekil de anlatmış:
"Gerçekten, her ne sebep ve biçimde olursa olsun, Vahdettin gibi özgürlüğünü ve yaşamını milletin içinde tehlikede görebilcek kadar alçak bir yarattığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında buldunduğunu düşünmek ne acıdır!
Teşekküre değerdir ki, bu alçak, kendisine mirâs kalan saltanat makamından millet tarafından düşürüldükten sonra, alçaklığını tamamlanmış bulunuyor. Türk Milletinin bu erken davranışı övülmeye değer.
Beceriksiz, alçak, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kabul eden herhangi bir yabancının koruması altına girebilir; fakat, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların halifesi sıfatına sahip olabilmesi, öncelikle Müslüman toplulukların tutsak olmaları koşuluna bağlıdır. Oysa, dünyada gerçek böyle midir?
Biz Türk'ler bütün Târihimiz boyunca özgürlük ve bağımsızlığa sembol olmuş bir Milletiz!
Değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve alçak sürükleyebilmek için her türlü alçalmayı sakıncasız gören halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik." (5)
Fikrine katılıyor, Osmanlı düşmanı diyenlere karşı siz de "Türk" düşmanısınız, sırf kendi emelleriniz için "Osmanlı"yı alet ediyorsunuz, siz aslında Osmancılık yapıp "Osmanlı düşmanı"sın deyip son kez alıntı yapıyoruz:
"Türk ulusu yokluk ve yoksulluk içinde, vatan ve namus mücadelesi vermeye çalışırken, İstanbul Hükümeti ve Padişah Vahdettin, maddi kaynaklarını bu İngiliz destekli derme çatma ordunun haince askeri amaçlarına harcamıştır. Bu kuvvet için 1.250.850 lira ödenek ayrılmıştır." (6)
Biz burada bir çok belgeyi vermediğimiz için delillerin az olduğunu sananlar var ya da bilgilerin bunla kısıtlı olduğunu sanan bir kaç salak. Neyse cevabımızı verdik. Fakat Türklerin yıllar boyunca, sahip olduğu "hilafet"i bu denli alçakla kullanılmasını kınıyoruz.
Bide Ali Kemal'i örnek gösteriyorlar.. İngiliz ajanı ve İngiliz emperyalist g*t yalayıcısı Ali Kemal kahramanımız oldu. Öyle ki bunun torununun çocuğu da bu gün Britinya Başbakanı. Şaşırdık mı? Hayır. Türklüğe faydası var mı? Yok! Ali Kemal bilindiği üzere Kurtuluş Savaşı karşıtıdır. İngiliz destekli Yunanı destekleyip, milliyetçi Türkleri aynı hayvanlar gibi kafese koyduran Hükumetin Dahiliye Nazırı.. Sanki bir millet boşu boşuna linç etmiş gibi gösterilen Ali Kemal bir vatan hainidir.
İngiliz işgaline karşı çıkılmasını "dinsizlik" gören, Türk ordusu "Yunan ordusunun darbesine" dayanamaz , vatanım "fransa" diyen, ingiliz-fransız yalakasıdır. Amiral Webb "Fransız" dostu Ali Kemal için "bir dönme hareketiyle ingiliz dostu" oldu demiştir. Tüm İngiliz ajanları, cemiyetleri ile bağlantısı olan bu hain, Ermeni soykırımı kabul etmiştir.
Ali Kemal: "Yalancı milliyet davası şeriata aykırıdır." 11 Nisan 1920'da demişti.. Yunan ordusuyla başa çıkılmaması gerektiğini, Atatürk'e "maskara", "soytarı" deyip: Millet meclisine "küçük heriflerin işi" diyordu..
Her neyse. Dede Korkut ne demiş: "hain içerden olunca kapı kilit tutmaz"
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
NOTLAR:
(*) Vahdettin'in Amerikan Başkanı'na gönderdiği mektuptan alıntı. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi’nde 86700/1788.
(1) A. Şükrü Esmer, “Vahdettin’le San Remo'da Bir Karşılaşma”, Yakın Tarihimiz, C.4, s.215-217.
(2) Sir. Charles Harington - Tim Harington Looks Back, John Murray, London, 1940, s. 131. (Atilla Oral'ın aktarımıyla..)
(3) Vasfi Şengözen, Osmanoğulları'nın Varlıkları ve II.Abdülhmit'in Emlakı, Ankara, 1982, s. 96.
(4) Sinan Meydan - Cumhuriyet Tarihi Yalanları, c. I, İnkılap Kitabevi, s. 268-269.
(5) Mustafa Kemal Atatürk - Nutuk, 467. sayfa.
(6) Engin Berber - Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal ve Vahdettin, Ankara, 1998, s.75.
Yorumlar
Yorum Gönder