Ana içeriğe atla

Sohbetler —1: Gençlik

 Sohbetler —1: Gençlik

Herkese merhaba! Uzun zamandır yazı paylaşmıyordum. Böyle bir konsepti başlatmak daha iyi olur düşüncesindeyim. Normalde her yazımda, konuları tek bir başlık altında bölüyordum. Gerçi o yazıların çoğu kaynaklara dayanıyordu. Kendi yorumumu da ekleyip size sunuyordum.

Ülkemizdeki vahim ekonomik kriz insanları da yozlaşmaya itti diye söylenir. Fakat durum böyle midir? Hayır. Zâten yozlaşmış bir halk, zor zamanlarda daha çok yozlaşır.

Ekonomi elbette düzeltilir, farklı sistemler denenir, farklı yollar bulunur fakat bir halkın sosyolojisi düzeltilemez. Yozlaşmış bir halk.

Gençleri, yaşlarından büyük suç kayıtları olan; küfürü, uy*şturucuyu, tehdit etmeyi, haraç kesmeyi, mafya dizilerindeki gibi rol yapmayı marifet sayan gençler, bu halkın gençleridir.

Türk ve Cumhuriyetin en çok mensubu olduğu din olarak müslümanlığın en yüksek mertebesi şehitliğe bile sövülüp, Şubat depreminde enkazda kalanları ve de yangında ölen kişilerin ailelerini arayıp dalga geçen gençlik.

Hepsini kapsıyor demiyorum içlerinde gerçekten iyi çocuklar, iyi gençler var ama bunlarda bu gençler yüzünden öldürülüyor ya da hayatı karamsarlaşıyor.

Devletin bu “suça sürüklenen çocuk” algısı yüzünden, müebbet yiyecekleri hâlde bırakılan bu suçlular, devlete karşı olan güveni sarsmıştır.

Her zaman dediğimiz gibi; illegal yapan, insan öldüren, milleti arayıp dalga geçme cüretinde bulunanlar çocuk değil, devlet tarafından idâm edilmesi gereken suçlulardır!

Geçenleri daha birkaç tane polisi şehit eden çocuğu unuttunuz mu yoksa?

Ya da şehit edilen Şeyda Yılmaz’ı unuttunuz mu?

Bunları yapan kişilerin; tiplerinin, giyinişlerinin, kültürlerinin aynısı olması tesadüf değildi.

Türkiye’de ırkçılığın artmasının nedeni, bu sayılabilir. Kimse durup dururken ırkçı olmaz.

Türklere yapılan baskı ve durmadan Türklere karşı “baskıcı, aşağılık, geri ırk, medeniyetsiz, ırkçı” denmesi Türklerin hoşuna gitmedi. Türklere karşı durmadan “Bize baskı yaptınız, biz mağduruz! Hak istiyoruz!” denmesi ve bu edebiyat üzerinden Türklerin kendi ülkesinde ezilmesi, haklarının hiçe sayılıp, Türk ırkının siyasette bile adının geçmemesi Türkleri ırkçılığa iten en doğal etken olmuştur.

Türk ırkı, diğer ırklar tarafından hakları kültürleri hiçe sayılıp ezilmişlerdir.

Türk ırkı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde kendi dininden ve mezhebinden olmadığı hâlde ezmedikleri ırklar, bugün bize ırkçı diyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti asla ırkçı bir devlet olmadı. Ulusal bir devlettir ama ırkçılık yapmamıştır.

Alevilere karşı yapılan ırkçılık, tarihî bir ırkçılığın bir vesilesi, sağcıların argümanıdır fakat bunu da durdurmak için ordu bizzat 12 eylül’de yönetime el koymuştur. Birçok katliâmı durdurmak için devlet çaba sarf etmiştir.

Irkçı olmanın bugünki anlamı farklıdır. Fakat Türkler hiçbir zaman hükmettikleri ırklara karşı zâlim olmamış, hiçbir ırka ırkçılık yapmamıştır. Ne var ki; Ermeniler 1. Dünya savaşında bizi arkadan bıçaklamalarına rağmen, Balkan hakları isyân ettikleri ve Türkleri kovdukları hâlde, Yunanlılar Türklere karşı vahşice katliâm yaptıkları hâlde, Kürtler zamanında PKK’ya katılmış oldukları hâlde devlet ırkçı gözükmesin diye kürtleri affetmiştir.

Türkler, hattâ kendi kurdukları devlette söz hakkına bile sahip değildirler. Bugünki Sayın Cumhurbaşkanı kendi ifâdesiyle “Gürcü” olması ve Sayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ve Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Kürt olması tesadüf müdür? Eski Ekonomi Bakanı’da Arap kökenli, hattâ son başbakanımızda kürttü ve de Türk devletleri teşkilâtı lideri kendisi.

Türkler ırkçı olsaydı, Türk olmayanlara oy vermez, Türk olmayanları başa geçirmezlerdi.

Ama bugün hâlâ mağdur edebiyatı yapanlar var.

Türk ırkının bu edebiyat üstünden ezilmesine, hakarete uğramasına, haklarının hiçe sayılmasına karşıyız!

Türk ırkını türlü oyunlar ile ezmeye çalışanların karşısındayız.

Türk ırkıyla ilgili ne olursa olsun her yönden aşağılayanlar, Rusya’daki, Çin’deki veyahût Avrupa’daki, Ortadoğu ve Asya’daki Türkleri hiçe sayanlar ve oradaki Türkleri Türk olarak kabul etmeyen, “Sizde ne abarttınız be! Her yer Türk mü!” diyen andavallar var.

Bunu diyenler kendileri resmî belgeleri olmadığı hâlde tarihilerini M.Ö. 5000'e kadar dayanıyorlar. Ve bunla övünüyorlar.

Yüce Atatürk’ün zamanında araştırdığı: Etrüskler, Sümerliler, Etiler, Kızılderililer Türk mü araştırması bile birileri için araştırmak ırkçılık olurken, kendileri her şeyi iddia edip ve onda hak talep ederken ırkçılık olmuyordu. Ve Türk (!) akademisyenleri, entelektüellikleriyle bunlara destek çıkıyorlardı.

Türk’ün tarihini bile araştırmasını türlü komplolarla aşağılayan bu kişiler hangi zümreye mensup olduklarını anlayabilirsiniz.

Kendini pek entelektüel ve dünya bakış açısına mensup olduklarını söyleyen kişilere soruyorum: Gittiğiniz ülkelerde kim kendi ülkesini satmış ve kim kendi tarihini yok saymıştır?

Türk’e karşı olan her şeyi destekliyorlar. Mantıklı ya da mantıksız ondan sonra da “Türkler çok anlayışsız, barbar” diyorlar.

Yazık!

Attilâ İlhan diyor ya “Türk aydını Türk değildir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Filistin’in iki yüzü: PKK ve ASALA

  Filistin’in iki yüzü: PKK ve ASALA Diyeceksiniz ki: “ Ama insanlar ölüyor, yazık değil mi! Ne acımasızsın! ” falan filan.. Hayır efendim, hayır! Elbette çocukların ölmesine üzülüyorum, bende bir insanım lâkin FKÖ’nün eğittiği PKK’nın kaç Türk çocuğunun canını aldığını ez mi geçiceğiz? Burada Suriye’nin PKK’ya verdiği desteği yazmayacağım çünkü zâten blogu’mda “ Sosyalist Bedevî: Esad ailesi, atalarının izinde ” diye bir yazı yazıp detaylıca anlatmıştım. Ayrıca FKÖ’nün kurucularından ve Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas hakkında da burada bahsetmeyeceğiz. Çünkü daha önce bahsetmiştik, bakınız: “ Solcu bir Bedevî: Mahmud Abbas ” Gelgelelim, Filistin ve PKK ilişkilerine, şöyle anlatayım: PKK, Suriye-Filistin-Lübnan kampların’da eğitim görmüştü. PKK, Suriye Hükûmeti tarafından Bekaa Vadisi’ne yerleştirilmişti. Burada yetişmişler burada militanlaşmışlardı. Bizzat büyük Türkiye dostu (!) Yaser Arafat tarafından desteklenmişlerdi. (1) İsrail’e karşı operasyonlar da kullanılmışla...

Yıldırım Beyazıd ve Emir Timurlenk Savaşı

YILDIRIM BEYAZID VE EMİR TİMUR LENK SAVAŞI Ankara Savaşı (28 Temmuz 1402) Cengiz Han'ın vârisi olma iddiası ile çıkan Emir Timur. Beyazı'dın egemen olmasını kabul etmiyor. Onu küçümsüyor. Timur'un tahtını ele geçirmek için isyan başlatan   ve Timur Hindistan seferinden gelince bizzat kendisi tarafından kovulan Diyarbakır Beyi İlhan Ahmet Celâyir, Osmanlı'ya sığınmıştı. Epey Timur ve Beyazıd'ın arası gergindi. Fakat Timur kendi ırkından, dininden olan Osmanlı’ya saldırmak istemiyordu.   Timur’a tabî olan Mutahharten’ın ailesini Bursa’ya esir olarak gönderen Beyazid ile Timur’un arası açılmıştı.   “ Timur, kendisini sadece dünya üzerinde ulaşabileceği yere kadar hırsını doyurmak için Allah tarafından gönderilen “Allah’ın kulu” olarak değil, Türk halkının da gerçek ve tek temsilcisi olarak görüyordu. Yörüklerin bol paçalı şalvarları içinde, başında yüksek keçe başlığı ile tam bir Türk gibi giyinirdi.. Sarayı’nda sadece Türkçe konuşulur ve Türkçe yazı yazılır...

Kürtler ve Medler

KÜRTLER VE MEDLER Kürt Tarihçilerin çoğu kendini Medlere dayandırır. Kürt dilinin gelişmesinde Medlerin rol oynadığını söylerler. (Minorsky - Kürtler, İslam Ansiklopedisi, VI. cilt, s. 1089-1114) Ve Medlerin torunlarıdır. (Amir Hassanpour - Kürdistanda Milliyetçilik ve Dil; s. 120.) » Kürtlerin tek kurduğu ulusal devlet olarak Medler İmparatorluğunu kabul ederler. (Wadie Jwaideh - Kürt Miliyetçiliğinin Tarihi , Kökenleri ve Gelişimi, s. 17.) » Ve bazı Kürt Tarihçilerde şöyle savunur: “bütün tarih boyunca Medleri Kürtlerden ayrı gösterecek bir hadise bulamazsınız.." (Zinnar Silopi - Doza Kurdistan; s. 9.) » Medler proto-Kürt’tür. (Philip Kreyenbroek & Christine Allison - Kürt Kimliği ve Kültürü, s. 25.) » “Dolaylı değil doğrudan Kürtlerin Medlerle bağlantıları vardır.” (Ali Hüseyin Kerim - Balkan Yarımadasında Kürtler, s. 49.) Medlerin İmparatorluğunu yıkan, Perslerdi. (William Aegleton - Mehabad Kürt Cumhuriyeti; s. 18.) Ve şunu söylemektedirler: Medler yıkıldık...