Ana içeriğe atla

Kürt Tarihi Yalanları

  

Kürt Tarihi Yalanları




Kürt Tarihi yalanları daha çok Kürdologlar tarafından uydurulan ve Kürtleri asılsız iddialar ile bir yere bağlayanların uydurduğu şeylerdir. Bu yazım da aslında Youtube'de gördüğüm bir video da anlatılan "yalan" ve "yanlış" şeyleri çürütmek için yazacağım. Çünkü Kürt tarihine saçma-sapan, araştırılmayan romantik tarihi anlayışlı öğeleri ve herhangi şeyleri sokmak isteyenlere karşıdır. Kürt enstitüsü kurulması şart olduğu gibi Kürt Tarihi yazımı da bilimsel kaynaklara dayandırılmalıdır. Buna bakılırsa Türk'ün Tarihi milattan önceye gittiği gibi, ilk medeniyet Sümerler de "Türk"tür. Zaten kanıtlar mevcut.. Ama yetersiz fakat dediğim gibi Anadolu'da Türk varlığının olduğunun en büyük kanıtlardan biri Kurganlardır. Neyse konumuz bu değil. 

Zaten Kürt Tarihi yazarları: kendisinin dahi inanmadığı, hayal ürünü şeyleri yazmakla meşguller. Birbiriyle bağı olmayan milletleri-kültürleri-devletleri, ilginçtir ki İranlıların sahiplendiği milletleri sahiplenip ata saymaktadırlar. Daha önce ki yazılarım da "Kürt - Med" bağlantısını anlatmıştım o yüzden lüzum görmüyorum. 

R. Çenet denen amatörün videosun da, tarih bilimcilerin bile kaynak gösteremediği şeyleri, videosunda işleyip, beğeni ve abone kasıp, Kürtleri şereflendirip onların takdirini ve Kürtlerin sempatisini kazanarak destek almak için bir sürü yalanı binlerce insana yayın yapmıştır. 

Yanlış anlamayın Kürtler sizin tarihinizle zorum yok. En çok ben istiyorum "Kürt Tarihi" ile ilgili araştırma yapılmasını. Çünkü "Kürt Tarihi"yle ile ilgili bilgi kirliliği o kadar çoktur ki, gerçeği yoktur. Varsa bile görünmüyor. 

Gutiler

Kürdolog ve Siyasal Kürdologlar kendilerini Gutilere dayandırmaktadırlar. Bunlardan en basiti A. "Hüseyin Kerim – Balkan Yarımadasında Kürtler" kitâbında Gutileri Kürt olduğunu ifade etmiştir. Fakat durum göründüğü gibi değil. Ahsen Batur, Kürdoloji kitâbında Guti ve Kürt bağlantısını şöyle bertaraf etmiştir: 

Gutiler M. Ö. 3000’lerde tarih sahnesine çıkmışsa, Kürd tarihi nasıl olur da M.Ö. 8000 yılına kadar gidebilir?” (s. 65.) 

Aynı şekilde izâh etmek durumundayım: İranlılar, Gutilere kendilerini dayandırmaktadırlar. Kürtlerin ve İranlıların kendini dayandırdığı atalarının çoğunun kendiriyle ilgili olmadığı ve Türklerle ortak; Kültür, dil, din benzerlikleri çıkmıştır.

Yüzyılı aşkın bir süre iktidarda kalan Guti kralları arasında Şarlak, El Ulumeş, İnima Bakış, Yarlagab, Kurum, Yarlaganda, Tirikan gibi isimler yer almaktadır ki, bunlar hem görünüş hem de anlam bakımından Türk geleneğine uygun olarak verilmiş isimlerdir.” (H. Zübeyir Koşay, Makaleler ve İncelemeler, Ankara 1974, s. 214.)

M.Ö. 2. binyıl başlarına ait Asur çivi yazılı kaynaklarında sık sık “Turukkular” adı verilen bir kavimden bahsedilmektedir ki, burada da “Türk” adını açıkça görmek mümkündür. (Kollektif, Türkler, Cilt 1, s. 1819.)

Mezopotamya’da M.Ö. 2350-2150 yılları arasında büyük bir imparatorluk kurmuş olan Sâmi orijinli Akkadları yıkan Gutilerin ya da diğer adıyla Gudların Guzlar yani Oğuzlar olduğu, dolayısıyla Oğuz Türklerinin tarihinin günümüzden binlerce yıl öncesine dayandığı da, kuvvetle muhtemeldir. (Kollektif, aynı eser.)


Guti sözcüğünden, “Kürt” kelimesinin evrilmeşme süreci baştan başa bir hayaldir. Öyle bir kök ve evrilme söz konusu olamaz. Kürdologların uydurmadılardan başka bir şey değildir. “Bunu ben yazdım, bu doğrudur!” demektir. Hiçbir bilimsel yanı bulunmamaktadır. Gutilerin, Kürtlerin atası olduğunun kanıtı olmamakla beraber; epeyce benzerlikleri bulunan Türk-Guti bağlantısını da burada özetçe geçtim. Bu konunun ispatı bulunmadığından dolayı, bu konuyu da kapatıyorum.

İskitlerin Kürt Olduğu İddiası

İlk önce belirteceğim şudur, Kürtler Anadolu ve civârında ki; her halkı sahiplenip atası saymakta? Bu da eski, Türk Tarih Tezi’ne laf eden Kürtlerin kendilerine dönüp bakmasıdır. İskit adı, ilk Asur kaynaklarında geçmektedir. (İlhami D. – İskitler, s. IX.) (Dipnot: İranlılarda kendilerini İskitlere dayandırmaktadırlar. Ne tesadüf demi?) 

Türkistan ve Batı Sibiryadan, Güney Rusya’ya çıkarılmışlardır. Fakat İskitler hakkında yazılı bilgiler çok azdır. İran-Hint kaynaklarında “Saka”, Grek kaynaklarında “İskit”, Asur kaynaklarında “Ashuzai” adıyla anılmaktadırlar. Kuruluşu ile ilgili kesin bilgi yoktur Pek çok yerli ve yabancı Tarihçiye göre Türk’türler. Tomaschek’in tarihte ilk Türk devleti olarak “İskitleri” kabûl etmektedir. (Z. Velidî Togan – Umûmî Türk Tarihine Giriş, s.26.) Weisner adlı bilim adamı, A, “İskitlerin” Turanid ırktan olduğunu kabûl eder. (T. Gülensoy – Barbar Türkler, s. 62.) 

Türk-İskit benzerliklerinden bir kaçı: 

» At yetiştiriciliği, 

» Savaşçılığı, 

» Islık çalan okları, (Gülensoy, age., s. 63.) 

» Ölen kişinin at’ının kurban edilip, birlikte gömülmesi, (René G., age., s. 26.) 

» Bronz San’âtı. (Ekrem A., age., s. 244.) 

Türk-İskit, benzerliklerini uzunca sıralamanın bir neticesi yok. İran veyahut Yunan dilinden etkilenmiş olması İskitlerin normal görülmelidir. Bugünkü Türkçenin; Arapça, Farsça, vb.. Birkaçta yabancı kelime bulundurmaktadır. Arapçanın Türk dilinde ki oranlığı yüksek olması sebebiyle Arap soyundan sayılamaz. Dilin çoğunluğuna göre değil, yapısına göre hangi gruba üye olduğu belirttilir. 

Perslerle sınırdaş olan İskitlerin onların kültüründen birkaç takı alması normal karşılanmakla birlikte, dillerinde Pers sözcükleri de bulunması normal sayılacak bir netice ile onları İranlı saymak ahmâklıktır. İranlılar kendilerine baba arar gibi, ata aramaktadırlar. Kürtlerle, İranlıların kendi soylarına dayandırmak istedeği 14 atasınıyla ilgili bir kaynak yoktur. (İskitler’in daha önce yerleştikleri topraklarında bulunan Şu, Çu kâvîmlerinin Z. Velîdi Togan Türk olduğunu iddia etmektedir.)

Hurriler

Kürtçe Hurri dillerinin devamıdır.” (Â. H. Kerim, age., s. 20.) 

A. H. Kerim adlı Yazar kitâbında, Kürtlerin atalarının, alâkasız bir biçimde pek çok millete dayandırmaktadır. Hiçbir kanıt bulunmadığı hâlde dayandırdıkları şeyler anlamsız ve geçersizdir. Bu kitâbı yazmamın sebebi, Türk çocuklarının içinde Kürt Tarihîni merak edip, yanlış fikirlere girmemesi içindir. Burada attılan herhangi bir Kürt atasıyla ilgili tezi kanıtlayacak bir şey varsa, diyeceğim şey: Buyrun, gelin tartışalım. 

Biz burda, Kürt Tarihi yazarları ve ona inanlar gibi ırkçı değiliz. Asıl konumuza dönelim. Öncelikle A.H. Kerim’in Hurri diliyle ilgili yazımını yanıtlayım. Hurrice’nin tek akrabası, Urartuca idi.(Günümüzde Kafkasya’da konuşlan bazı dillerle akrabalık göstermektedir.) Kafkaslardan göç eden Hurriler’in dili aglütinant dillerin başında gelmektedir. Türkçe gibidir ve Kürtler gibi Hint-Avrupa dilleriyle akrabalığı yoktur. Birbiriyle bağı olmayan milletleri, kendilerine ata ve akrabağa edinen Kürtler öncelikle geçerli sahih bir tezle gelmeleri lâzımdır. 

Hurriler Kafkaslardan M.Ö. 3 yüzyılda gelip yerleştirseler, o zaman Kürtlerin dayandırdığı diğer ataları daha değişik yerlerden gelip konduysalar; Kürtler ne olucaktı? Karışık bir soy bağı, karmakarışık ve bilimsel değeri olmayan âcizce bir tez. Hurri gibi çağının en büyük devleti olarak hüküm sürmüş bir halktan geldiklerini iddia etmek saçmalık. Aralarında, herhangi bir; soy, dil, din bağı yok. Ayrıca zaman farklılıkları ve edindikleri atalarının ve kendi yurtları olarak kabul ettikleri yerden uzak bir konuma düşmektedir. Hurri dilinde birkaç takı bulunsa bile, Hint-Avrupalı Mittaniler’in Hurrilerin ülkesini istilâ ettiklerini hatırlatmakta faydamız vardır. 

Hititler üzerinde fazla durmayacağım. Fakat, kendi kafalarına göre yazdıkları Tezleri, Tarih yine bozacaktır!

Çaldıran Savaşı'nda Kürtlerin "Türk" katliamı

Kürt İdris-î Bitlisî'nin iddiasıda çok ciddi alınacak bişey değildir. Şafi mezhebinden ve Nakşibendî tarikatından Kürt mollası Şeyh olduğunuda bildikten sonra; Yavuz Sultan Selim'e önerisi ve plânlaması gereği, Türkmenleri sürmüşler hattağa katlettirmiştir. (Âli Kuzu - Terör Mü Kürt Sorunu Mu; s, 29) Sürgün edilen Türk aşiretlerinin Kürtleştirildiğide bilinmektedir. Kurban bayramında, Osmanlı Muhafızları; Alevi-Türk ve Zazalara saldırarak binlercesinin kafasını kesip Erzican'a getirerek şehirde, Kızılbaş kafataslarından minara yapmışlardı.

12. Yüzyılda Selçuklu Sultanı Sencer (1117-1157) zamanında "Kürdistan" olarak adlandırdıkları yerleri 1842 yıllında Muş, Van, Hakkâri, Cizre ve Diyarbakır'da "Kürdistan" kurulmuştur. 1864-1867 yıllarına ise kaldırılmıştır. Bunun sebebi ise, özerklik sözü veren Yavuz Sultan Selim'dir. “Yavuz Selim Karabağ’da iken, Bıyıklı Mehmet Bey ile İdris-i Bitlis-i, o yıl Kurban Bayramı’nda çevredeki Kızılbaş kent ve kasabalarına saldırarak, onların kellelerinden minareler yaptılar.” (Kemâli, 1992. 76.) Kızılbaşlarının kafalarından minare yaptıklarını pek çok kaynak doğrular şekildedir. Şöyle ki, (Şafi) Kürtlere güvenen Yavuz Sultan Selim Türklerin Oğuz boyundan biri olan Çepnilere güvenmiyordu. Öyle ki, Yavuz Sultan Selim'in "hataları"mı desek, "zorbalığı"mı desek bilinmez. Çaldıran Savaşı'nda Şah İsmâil'in eşi Taçlı Hatun'u esir etmiş. Daha sonra Tacizade Cafer Çelebi'yle nikâhlandırmıştır.

Kürtlerin yazdığı tarih kaynaklarından çıkan bu sonuçlar, Osmanlı Tarihi yazımın da vardır.  Bu gün bile Alevi-Kızılbaş düşmanlığı sürmektedir. Osmanlı, Kürtlere "Türkleri" katletirmiş, Kürtler de seve seve "Türkler"i katletmiş ve tarihlerin de övünmüşlerdir. Yıllarca Kızılbaşları kötüleyip, "Türk" olmadıklarını "ensest ilişki" yaşadıkları iftirası atılarak, baskılar ve katliamlar sonucu asimilasyon politikası yüzünden Türkiye de ki bilinçsiz aileviler kendilerini; ya ırk görüyorlar ya da kürt olarak. Komik değil mi? 

Osmanlı'da Kürtlerin "Türkleri" asimilasyon politikasına karşın en iyi kitaplardan biri Ali Rıza Özdemir'in "Kayıp Türkler", öyle ki Cumhuriyet döneminde isyan çıkaran Kürt Koçgiri aşiretinin bile "Türk" olduğunu İrene Melikoff, Baki Öz, Ömür Lütfi Barkan söylemiştir. Mesela Osmanlı Tarihçisi Halil İnalcık "Osmanlılar" kitabının 263 sayfasında: "Osmanlı idaresi , Alevi Türkmenler'e karşı Sünni Kürtleri desteklenmiştir. Osmanlı, Doğu Anadolu'ya yerleştikten sonra buradaki Türkmen aşiretlerinin büyük bir bölümü, şahların egemen olduğu Azerbaycan'a göç etmeye başlamıştır." demiştir. 

Öyle ki Alevilik "kürt"ün olmadığı gibi, Alevileri katliamla öldüren seri katilde Kürtlerdir. Osmanlı İmparatorluğu, kendisine isyan eden Türk kökenli Safevi Devleti taftarı Türkmenleri, Aleviliği tercih etmektense, Kürt olsunlar diyebilmekte.. Osmanlı, Türkleri Kürtleştirmek için elinden geleni yapmıştır. Bunun en büyük kanıtı Kürtleşen ve soyunu unutan Türkmen aşiretleridir. İmparatorluğun sonuna kadar katliama uğrayan Türkmen Aleviler, Osmanlının Türk düşmanlığı dolasiyle Kürt Derebeylerine sığınmışlar ve Kürtleşmişlerdir. En büyük örneği: 

"1890'larda Doğu Anadolu'da Ermenilere karşı Kürt milislerden kurulan Hamidiye Alayları; Alevileri de katletti. Bu yüzden göçebe Aleviler Kürt derebeylerine sığındılar ve dillerini de değiştirip Kürtçe konuşmak zorunda kaldılar." (Rıza Zelyut - Türk Aleviliği, Sayfa 35 13. Baskı, Kripto Yayınları

En son Alevilere, Alevi yazarımız Saygı değer yazarımızdan bir alıntı yaparak konuyu kapatıyorum:

"Bugün kendilerini Kürt gibi görmeye başlayan Tunceli halkının atalarının Hunlar olduğu; kültür kimliğinden açıkça anlaşılmaktadır." (Rıza Zelyut - Türk Kimliği, sayfa 22.)

Şah İsmail

Şah İsmail'in Kürt olduğunu iddia edenlerin olduğuna inanamıyorum. Dedesi Uzun Hasan Türkmen olan "Akkoyunlu" devletinin kurucusu. Ayrıca Sarayın da Türkçe konuşulan, şiirini Türkçe yazan, Yavuz Sultan Selim'e mektup yollarken "Türkçe" yazdıran, vesaire biri nasıl olur da Kürt olabilir? Abartmanın abartması.. En iyi cevabı Fransız Türkolog Jean-Paul Roux vermiş:

"İran'daki Safevi hanedanlığının kurucusu Şah İsmail uzun süre bir Türk olarak değerlendirildi. Bugün kimse onun bir İranlı, daha doğrusu bir Kürt olduğunu iddia edemez. Zaten annesi Akkoyunlu devletinin güçlü lideri Uzun Hasan'ın kızıydı ve babası Haydar da, kökeni ne olursa olsun, Türk topluluklar içinde büyümüş ve bunlar arasında yaşamış biriydi." (Büyük Moğolların Tarihi Babur, Sayfa 275 - Kabalcı Yayınevi)

Selahaddin Eyyubi

Selahaddin Eyyubi kuşkusuz ki bir Türk devleti olan Eyyubiler Devletinin kurucusu. Ordu aynı Türk sistemine göre düzenlenmiş. Eyyubilerden önce ki devlet: Türkmen boyuna mensup Nureddin Mahmud Zengi'nin kurduğu Zengiler Devletidir. Eyyubilerden sonra ise Memluk denen "Devletû'l-Türkiye" yani "Türkiye devleti"dir. Zaten Eyyubi devletin de Araplar çoğunluğa sahip olmasına rağmen Türk Kültürü ağır basmış, Türk olmayan hanedanlar bile özellikle Memlukler de Çerkes liderler bile Türkleşerek, Türkçe adlar almışlardır. Ordunun dili, Saray dili her zaman Türkçe olmuştur. İbni Vasıl bile "Müferric'üi-Kürüb" eserinde Eyyubi Devletinin ordusunun % 90'nın Türk olduğunu yazmıştır ki ordunun komutanları bile Türktür.

Eyyubi'nin kardeşlerinin adları: Turanşah, Tuğtigin, Böri. Annesinin adı ise Şihabeddin Mahmut bin Tüküş. "Tüküş" Türkçedir. Daha sonraları Kızkardeşi  Muzafferüddin Gökböri ile evlenmiş, ağabeyi Şahinşah Kutlukuz Hatun ile evlenmiştir. Ailesinin isimleri Türkçe ve evlendiklerinin ismi de Türkçedir.

Bu gün Eyyubi'nin "Kürt" olduğunu iddia ediyorlar, fakat dayandıkları kaynak Şeref Han'dır. O'da Ebü'l Fida'ya dayanıyor, Ebül'de Fida'da İbn'ül Esir'e fakat İbn'ül Esir'in "Eyyubi"nin kürt olduğuna dair ki yazısı hiç bir kaynağa dayanmaz ve kaynakta vermemiştir. Şu meşhur seçere var ya: Eyyubi'nin en eski Atası 758 yılında Azerbaycan'a sürgün edilen Yemen Araplarından Ravvad b. el-Müsenna el-Ezdi, bölge de Kürtlerle karışıp Kuzey Irak'a sonra Zengilerin hizmetine giriyorlar. Sonra Türkleşiyorlar. 

Bunun aynı Osmanlı'nın ve Timur'un kendilerini yüceltmek için "Oğuz" ve "Cengiz" soyuna bağlaması gibi bir şey. Komik olan şey ise Oğuz'un soyunun da "Hz.Nuh"un oğlu Yafes'in oğlu Türk adlı kişiye bağlanması. Neyse konumuz bu değil. Eyyubiler de kendilerini bir soya bağlamak istemişlerdir. Bu Selahaddin Eyyubi'nin ölümünden sonra olmalı. Eyyubinin çağdaşı İbn-i Şeddad: "Onun (Salahaddin’in) doğum yeri Tikrit kalesidir. Babası Eyyub b. Şazî Tikrit valisiydi; o ise Devin’de doğmuş, sonra Musıl’a gelmiş, o ve kardeşi Esedüddin Şirkuh, Atabek Zengi’nin yanında hizmette bulunmuş, sonra Tikrit’e gitmişlerdir." (En-Nevâdiru’s-sultaniyye, s. 32.)

Necdet Sevinç'in "Türkiyat" adlı kitabının 67 . sayfasında: "Arap tarihçilerinin mümtaz şahsiyetlere, özellikle hükümdarlara, onlan kutsamak için şecere uydurmak, hatta seyit ilan etmek gibi kötü bir gelenekleri olduğu için, bilim adamlan bu Yemen'den Basra'ya, Basra'dan Azerbaycan'a göç hikayesine itimat etmezler. Edilecek gibi de değildir. Çünkü bugünün şartlannda bile sıradan bir ailenin 3-500 senelik tarihini takip etmek de, bu ailenin sicilini tespit etmek de imkan dışıdır." diyor ve biz bu mantıklı fikre katılıyoruz.

.Ayrıca Abdulhalim Oflaz''in "Eyyûbî Ailesinin İlk Dönem Tarihleri"adlı makalesinin 24. sayfasında:

"Bir kısım ensâb âlimi de bu ailenin soyunu Araplara dayandırmaktadırlar. Fakat bunlar da kendi aralarında görüş birliği içinde değillerdir. Bunların bir kısmı bu ailenin soyunu Araplardan Mürreoğullarına dayandırırken, bir kısmı da Ravvad b. Müsennâ’ya dayandırırlar. Bunlara göre bu aile Arap-Kürt karışımı bir ailedir. Fakat Eyyûbî Devleti’nin kurucusu Salâhaddîn’in uzun süre inşâ kâtipliğini yapmış olan İbn Şeddâd, Salâhaddîn’in bu tür iddiaları kesin bir dille reddedip bunların asılsız iddialar olduklarını ifâde ettiğini aktarır.

Hatta kendilerini Kureyş’e nisbet edenler olmuştur. Örneğin Salâhaddîn’in kardeşi olan Yemen fâtihi Tuğtekîn’in aklî melekesi yerinde olmayan oğlu Muizz İsmâîl, ailesinin Emevîlerin soyundan geldiğini iddiâ edip kendisini de halîfe ilân etmiştir."

Daha tarihçiler Eyyubi ailesi hakkında görüş ayrılığın da iken "Kürt" demek doğru olmaz. Annesi  Amine Hatun zaten Yaruklu Türkmenlerindendi. Süryani Mihael 1179'da Eyyubi'yi anlatırken "Türk" diye bahsetmiştir. Arap şairi Senatil İbn el Mülk'ün, Halep'in zaptı vesilesi ile Selahattin' e sunduğu kasiye de; "Badevletü't-Türk İzzet-i devletü'l Arab" yani "Arap milleti Türkler'in devleti ile yükseldi" demiştir. Mısırlılar mesela el Guzz yani "Oğuz hükümdarı" demekteydiler Eyyubilere.. 

Ayrıca Faruk Sümer'in naklettiğine göre Sultan Eyyubi aynı Şaman geleneklerine göre gömülmüştür. Denildiği gibi Eyyubi Türk olmasa Türkleşmiş ve Türk kültürüne göre yaşamış bir lider. Zaten Halepli İbni Ebû Tayy, Eyyubi'nin kürt olmadığını söylemiştir ki uydurulan bir çok hikaye ve seçereye göre soyu farklı yerlere bağlanan Eyyubi ailesinin nereye bağlanacağı da ilgi çekici bir konudur. 

Elasan b. Davud el-Eyyubî ise, “Fevâidü’l Celiyye fi’l-Ferâidi’nNâsıriyye” adlı eserinde dedelerinin soyuyla ilgili söylenenlere açıklık getirerek, onların Kürd olmadıklarını, aksine onların yaşadıkları yere konduklarını, bu yüzden onlardan binleriymiş gibi zannedildiklerini kesin bir dille belirtmiş ve şöyle demiştir: “Sülalemizin büyüklerinden yetişebildiklerimden hiç kimsenin bizim Kürdlerden olduğumuzu söylediğini görmedim.

Yani Eyyubi'nin "Arap" ve ya "Kürt" olduğuna dair kanıtlar hayli zayıf kalmaktadır. "Türk" olduğu anne tarafından bellidir ki, Arap tarihçileri kaynak gösterememişlerdir zaten o dönem de "Türk-Kürt-Arap" adı pek zikredilmezdi, ortak ad "Müslüman"dı. Bu yüzden "Eyyubi Kürttü, Araptı" safsatası bırakılmalı. 

Malazgirt Savaşı

"Ok Atmayı Bilen Barbar Bir Kavim" adlı yazım da zaten bu konuyla ilgili bir kaç kaynak vermiştim. Rivayetten rivayete Kürtlerin Malazgirt savaşına katıldıkları sayı artıyor.. Bu gün Malazgirt savaşı ile ilgili bir çok kaynaktan delil sunacağım.

Kürtlerin "Malazgirt savaşında kürtler vardır" iddiasına karşılık iki kaynakları vardır Memluk Türklerinden Devâdârî’nin ve Türk asıllı Sıbt ibn el-Cevzî’nin kaynak göstermeden yazdıkları bir satırlık cümleden ibarettir..

"Nitekim Oğuz akıncıları topu topu birkaç bin kişilik bir kuvvetle 1040 yılında Diyar-ı Bekir’e saldırdıklarında Mervânîler kalelerine kapanmaktan başka bir şey yapamamışlardır. Örneğin 1067 yılında Tuğrul Bey Diyar-ı Bekir üzerine 5000 bin kişilik bir kuvvet sevk ettiğinde, Meyafarıkeyn halkı çıkıp onlarla çarpışmak yerine hemen kaleye çekilip kapıları kapatmayı tercih etmiştir.

Şimdi sormak gerekir: Topu topu 5000 kişilik bir kuvvetle başa çıkamayan bir beyliğin, arkası da tehdit altında iken, şehirlerini savunmasız bırakma pahasına 10-20 bin kişilik bir kuvveti toplayıp Alparslan’a yardım göndermesi nasıl mümkün olabilir?" (Ahsen Batur - Kürdoloji Yalanları, s. 363-367.)

Aslında Malazgirt savaşı ile ilgili kaynak kitaplar: "Necdet Sevinç - Türkiyat ve  Ahsen Batur - Kürdoloji Yalanları" burada kısa kestiğim için kusura bakmayınız. Fakat bu kadarlık satırla attıkları "Malazgirtte Kürtler vardı" yalanını çürüttük. Ayrıca Anadolu zaten Türk'ün yurdu idi. Malazgirtte, Selçuklu tarafına geçen Türkler ne olacak? Niye onlardan bahsedilmez? Biz önceden beri Anadolu da vardık ve "Kürt bizle savaştı, hakkı var!" diyebilmek için her türlü argumanı kullanıyorlar. Kürtlerin tarihini ele alan Şeref Han da bile Malazgirt savaşına katılan Kürtlerden bahsedilmez

Biz bu aldırışlara gelmeyerek kanıtlarımızı sunuyor ve kitap önerimizi yaparak konuyu kapatıyoruz. Kitapların PDF'si de mevcuttur. İsteyen İnternetten bulabilir ve inceleyebilir. Şu örnek ile bitirmek istiyorum: "1335'te öldüğü tahmin edilen ibn'd-Devadari, Kenzü 'd-dürer ve Camiü'l Gurer'de aynı mübalağalı ifadeleri benimser. Cevzi'nin verdiği rakamlara  100 bin okçu, 100 bin kat ipekli elbise ilave eder ve o da Türk Ordusu'nun mevcudunu 4 bin kişiden ibaret gösterip, Kürtlerden ve sair kavimlerden 10 bin kişinin sultanın komutasında savaşa katıldığını belirtir. 

Hiç kimse, hiçbir tarih kitabında, bir orduya, mevcudunun iki buçuk misli insanın katıldığını okumamıştır. Değil Alparslan Gazi gibi bir harp dehasının, sıradan bir komutanın bile, savaş kabiliyeti meçhul, askeri disiplin altında yetişmemiş, belki de ilk darbede firara yeltenecek, Türk savaş taktiğinden habersiz, mukavemeti ve vuruşma gücü üstlerince bilinmeyen bir kalabalığı ordusuna kabul etmesi de mümkün değildir." (Necdet Sevinç - Türkiyat, sayfa 66.)

Kürtlerin "Türk" olduğu iddiası

Yavuz Sultan Selim'in söz verdiği ve "Mezopotamya" (Kürt Tarihçilere ve Osmanlılara göre, "Kürdistan") topraklarını fethet ettikleri vâkit orda yaşayan ve Kürt kökenli İdris-i Bitlisî'nin kendisinin ve Kürtlerinin oğuz boyundan geldiğini iddia etmiştir. (İdris-i Bitlisî, Heşt Beşt'den naklen; Mehmet Bayraktar, Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Kürtler Türklerin Nesi Oluyor?; s,148.)

Fakat; Türk, Kürt, vb.. Bir çok yabancı Tarihçiler, kürtlerin dilinin "Hint-Avrupa" dil ailesine mensup olduğunu ve eskiden Balkan Yarımadası'ndan göçen bir "Ari Irkı" olduğunu, Farslarla karıştıklarında özlerini kaybettiklerini iddia ederler. Türk ve Kürt, Yabancı uyruklu Tarihçiler; "Kürtlerin, Türk olduğunu" ya da "Hiç ilgisi olmadığını" iddia ederler. 

Türk Tarih Tezi'ne göre ise; “Buraya da büyük bir işaret koyalım, Zira bu «unutma» motifi resmî devlet ideolojisinde sık sık kullanılmaktadır. Resmî ideolojiye göre, «Kürtler aslında, öz be öz Türktür, fakat, zamanla, çeşitli etkenlerle kendi benliklerini unutarak Kürt olmuşlardır.” (İsmail Beşikçi - Türk Tarih Tezi ve Kürt Sorunu; s, 98.) Böyle binlerce Kaynak vardır.

Fakat Kürtler "Türk" değildir ve olmamıştır da, olamayacaklar da. Dediğimiz gibi "Kürtleşen" Türkler mevcut fakat bu "Kürtler Türktür" demek değildir.

Kürtlerin "Türk İstiklal Harbi"nde yardım ettiği iddiası

Kürt Said Nursi: “Bizi teyakkuz ve terakkiye sevk eden Ermeni biraderlerimizle kemal-i memnuniyetle el ele verip dost olacağız.” Kürt kendini katleden Ermeniyi tercih eder ama Türkü etmez. Kürtlerin Osmanlıya ihanetlerini ve çıkardıkları isyanlara hiç değinmeden geçtik. Ama Çaldıran muharebesinde ki rolleri ile Osmanlı da kabadayılık yapan Kürtler Osmanlıya son günlerin de isyan etmişlerdir. 

Mesela: "Savaş başlayınca, sultanın kefereye karşı cihat ilan etmesine rağmen, Dersim Kürtleri "silahlı tarafsızlık" konumunu sürdürdüler. Orta Dersim bölgesinde Türklere düşman olan Şeyh Süleymanoğlu ile 12.000 savaşçısı vardı; şeyhin bizzat yanında her an savaşa hazır durumda 5.000 silahlı Kürt bulunmaktaydı. Bazı Dersim beyleri Erzurum'daki Rus konsolosu aracılığıyla Rusya'ya hizmetlerini sundular. Çarlık askeri rütbeleri ile Rus altınlarının peşinde olanlar arasında Mazgirt kaymakamı Kürt Mansur Ağa da vardı." - Kürdoğlu (1)

Kürtlerin ihanetlerini okumak istiyorsanız Osmanlıdan, Cumhuriyete dek Mehmet Perinçeğin: "Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları" adlı kitabını okumalısınız. 

Sultanın "hilafeti" korumak için çağrı yapmasına rağmen hala isyan çıkaran ve Çarlık Rusyasıyla anlaşma yapan Kürtleri Osmanlı ne yapmıştır? Kürdoğlu'ndan dinleyelim:

"Bir yandan da Türkler, Kürtleri Ruslardan koparmak için her türlü önlemi almaktaydılar. Birçok  yerde, bazı aşiretler arasında Türk paşaları bahşişler, vaatler ve tehditler sayesinde Rus etkisini felç ettiler ve Kürtleri kendi yanlarına çektiler."

ve sonra: "Savaş bitince Türkler, Rusya'nın doğrudan destekçileri olarak  Kürt feodalleri cezalandırmak amacıyla, Kürtlere karşı yeni bir savaş başlattı. Kürt feodalleri de Türk devletinin ve Sultan ordusunun zafiyetini fark ederek, Türk hakimiyetinden kurtulmaya ve bağımsızlıklarını kazanmaya karar verdiler."  1828-1829 Rus-Türk savaşından sonra oluyor bunlar şimdi ise ezilmişlik edebiyatı ile ağlanıyorlar. 

Sadece Osmanlı da çıkan Kürt isyanlarını sayıyım mı?

» Babanzâde Abdurrahman Paşa İsyanı (1806-1808) 

» Ahmet Paşa İsyara(1812) 

» Zaza İsyanı (1820) » Yezidi İsyanı (1830) 

» Bedirhan Bey İşyara (1831) 

» ikinci Bedirhan Bey İsyanı (1843) » Mir Mehmet İsyanı (1833) 

» Şerif Ahmet İsyanı (1834) 

» Kör Mehmet Paşa İsyanı (1834) » Garzan İsyanı (1839) 

» Yezdan Şir İsyanı (1855) 

» Bedirhan Osman Paşa ve Kenan Paşa Kardeşlerin İsyanı (1877) 

» Şeyh Ubeydullah İsyanı (1880) 

» Emin Âli ve Kardeşi Mithat Bedirhan'm İsyanı (1889) 

» Bedirhaniler ile Hâlil ve Âli Remo İsyanı (1912) 

» Şeyh Selim İsyanı (1914)

Türk ordusu en zor durumdayken çıkarılan Kürt isyanlarına ne demeli? Ya da Kürt Teali Cemiyeti'nin Yunan ordusunu "Hilafet Ordusu" ilan etmesini? Milli Mücadele zamanında ki bazı isyanlar: 

» Âli Batı İsyanı (11 Mayıs-18 Haziran 1919) 

» Cemil Çeto İsyanı (20 Mayıs-7 Haziran 1920)

 » Millî Aşiret İsyanı (1 Haziran-8 Eylül 1920) 

» Koçgiri İsyanı (Ekim 1920-17 Haziran 1921)

Koçgiri isyanı Türk ordusunun en zor zamanında Yunan ordusuna yardım amacıyla çıkarılmış, Doğu Cephesini tamamen zora sokmuştur. Ekim Devrimine kadar Çarlık Rusyasına güvenen Kürtler, devrimden sonra Türkiye ile dost olan Sovyetlerden umudu kesmiş ve Emperyalist İngiltere ve Fransa, Yunan ile ortak işbirliği yaparak Sevr antlaşmasının 62-64.maddesine göre "Kürdistan" istemişler ve Türk Milli Devriminin düşmanı olmuşlardır. 

6 Şubat 1930 tarihli Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) gizli damgalı "Türkiye Meselesi Üzerine Tezler" inde İstiklal Savaşı yıllarına yönelik konumuzla ilgili 8. tezde şu cümle dikkat çekmektedir:

"Kürt feodalleri, Ermeni ve Rum burjuvazisi ve büyük toprak sahipleri, İstiklal Savaşı sırasında emperyalizmin ajanlığını yapmışlar ve Türk milli devriminin düşmanı olmuşlardır."

Türk-Bolşevik yakınlığından korkan Emperyalist İngiltere ve Kürtler, "Türk-Rus" ilişkilerini kesmek için her yolu denemişlerdir. Kürtler de İngiltere'den "Türk-Rus" tehlikesine karşı para, silah talep etmişlerdir. 23 Eylül 1920 Y.Komiserliğinden A.Ryan'ın muhtırası: "İngiltere tarafından ustalıkla kemalizme ve bolşevizme karşı kullanılabilecekleri..." (2) Mesela bunla da kalmıyor bazı İngiliz konuşmaların da "Bolşevik-Kemalist işbirliği korkusu"ndan bahsediliyor:

27 Kasım 1920, Y. Komiser Rumbold'tan Lord Curzon'a: "Biz kendimizi, bolşevizme karşı İslam'ın koruyucusu gibi göstermeliyiz. Mümkün olduğu kadar Bolşeviklerle Mustafa Kemal'in arasını açmalıyız." (3)

Ayrıca zaten Sovyetler Birliği, Kürt isyanlarını tamınlarken: "ingiliz kışkırtması", "gerici", "bağnaz", "Türk devrimine ihanet" gibi ifadeler kullanıyorlar. İlginçtir bu günkü Komünist ise gerici isyanları desteklediğini söylemekten çekinmiyor? Aklıma "İngiltere Sovyet Tehdidi Dolasıyla Yunanistandan Desteğini çekti!" başlıklı yazımda ki şu satırlar geldi: "bolşevik düşmanlığını arttırmak için, ingiltere ve fransa ortaklaşa; sahte bolşevik cemiyetleri kurmuşlardır." diye yazmıştım kaynağı da "Türk İstiklal harbi Cilt VI – İstiklal Harbinde Ayaklanmalar, sayfa 36." gerçekten de böyle. 

Sovyetler Birliği Subayı Aralov, Kürt İsyanı çıkınca: "Sovyetler Birliği'mizin bütün iyi duygulan hiçbir şüphe olmaksızın genç Türkiye'nin yanındadır." demiştir. Musul kaybetmemizin başlıca nedeni de "Kürt İsyanları"dır. En iyi Sovyet Türkologu Miller anlatmış: 

"1925 Şubat'ında güneydoğu bölgelerinde Şeyh Sait'in önderliğinde Kürt aşiretlerinin gerici isyanı patlak verdi. İsyan, 'şeriat ve ayaklar altına alınan Allah adına' yürütülüyordu. Bununla birlikte isyan, Britanya emperyalizmi tarafından da kullanıldı; öyle ki Musul'dan kaynaklanan İngiliz-Türk çatışmasının gerginleştiği döneme denk düşüyordu. Lozan Barış Antlaşması'nın zengin petrole ve önemli stratejik bir noktaya sahip olan bölgenin aidiyetini açık bırakması mesele oldu. Arkasından Türkiye ve İngiltere arasındaki ikili görüşmeler de bir sonuç vermemişti. Türkiye, Mondros Mütarekesi'nden sonra Musul'un İngiliz orduları tarafından işgal edilmesinin yasadışı olduğuna işaret ediyordu. İngiltere ise kendi mandası altındaki 'Irak krallığının' bir parçası olduğunu belirterek, Musul'u Türkiye'ye vermeyi reddediyordu. Mesele, Milletler Cemiyeti'ne getirildi. Byandan sonra da karşıdevrimci mücadele için Sovyetler'deki devrim mahkemelerinin yapısını hatırlatan İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur." (4)

Sovyet kaynakları Şeyh Said "İngiliz ajanı"dır diyor.. (5) Komünist Parti'nin resmi günlük yayın organı Pravda gazetesinin Şeyh Sait İsyanı'yla ilgili en çok kullandığı başlık ''Türkiye'de Karşı-devrimci Ayaklanmayla Mücadele"dir. Aynca "Türkiye'de Gerici Ayaklanma", "Türkiye'de İsyancıların Yenilgisi", Türkiye'de Karşı-devrimcilerin Büyük Yenilgisi" gibi başlıklarla da Sovyet resmi görüşü yansıtılmıştır. (6) TKP'nin döneme ait başka bir karar metninde de Şeyh Sait İsyanı, dinci-gerici olarak nitelendirilmiştir. (7)

Aslında bir çok belge ortaya konabilir. Çok şey yazılır, çok konuşulur ama hiç bir şey Türk komünist partisinin "Cumhuriyet" ve "Kemalist", "Milli Değer", "Türkçülük" düşmanı olduğu iki yüzlülüğünü yazamaz niye mi? Onlar vatan hainidir, emperyalist çocuklarıdır. İlk Komünist partisi ve kurucusu Mustafa Suphi'yi saygıyla anıyorum. 

İlk Komünist Partisi: 

Altı Ok’u benimsiyoruz

"Altı Ok’u daha yükseğe ve ileriye taşıyacağız."

"yüce komutan Atatürk" (8)

Neyse konumuz bu değil. Kürt isyanlarının ne derece zarar verdiğini anlatmaya daha gerek mi var? Cumhuriyet döneminde ki: gerici kürt isyanlarını? Görüyoruz ki Kürt sadece İngiliz'in oyuncağı olmuş, Türkle savaşmış her seferin de Türk'ü arkasından bıçaklamış: Osmanlı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet dönemi durmadan isyan çıkarıp Türk'ün düşmanı ile birlik olmuştur. Cumhuriyet'in yaptığı devrimlere karşı gelmiş, kabile gelenekleriyle yaşamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu "Kürtler"miş? Allah aşkına bize karşı savaşanlar Cumhuriyet kurucusu mu oluyor? Azlı-çoklu bir kaç Kürt aşiret katılmış ise diğer Kürtler ne olacak? 

Neyse ki bu vatan da herkesin hakkı var, kurgu-masal uydurarak yazılan Tarihiler de: "Suriyeli bu vatan için savaştı, hakları var!" diyebilmektedir ya da "Afgan1ar Türk kurtuluş savaşına para yolladılar", "Boşnak savaştı" diyorlar, komikliğe bakar mısın?! Bir kaç boşnak savaşsa bile bu ülke de hakları yok. Öyle bir şey varsa "Güney Kore" bizim ya da Rusya tamamen bizim çünkü İç Savaşta ve 2. Dünya Savaşı'nda kim savaştı? Türkler.. Biz de böyle yapalım, bir-iki Türk savaştı diye hemen o ülkeye konalım ne dersiniz? Mesela Abbasi Arap Devleti aslında Arap değildi, Türktü. Niye mi? Çünkü ordu komutanları Türktü..Pardon bunu dersem ırkçı olurum, özür dilerim ben faşist Türk'üm işte (!)

Böylece bir kaç konuyu çözmüş bulunmaktayız. Uzun süren bu yazım da "Gutiler", "İskitler", "Hurriler", "Çaldıran Savaşı" "Şah İsmail", "Selahaddin Eyyubi" , "Malazgirt" "Kürtlerin Türk Olduğu iddiası" ile "İstiklal harbine" değindik.Umarım açıklayıcı olmuştur. Zaten bir çok kaynak kitap önerisinde bulunmuştum. Son olarak akademisyenlerimizin ikiyüzlülüğüne değinmekte fayda var. Bunca zaman "Fransa"da ki azınlıklara hak vermeyen, hatta çoğu asıl yerlileri toprakların.. Bunlara hak vermeyen "Fransa"yı eleştirmezler fakat "Kürt" sorunu her zaman ön plana çıkarıp Türk Cumhuriyetini bölmeye ve eleştirmeye tabi tutarlar. Kulak verin:

"Tarihi ve sosyolojik kaynakların yazdığına göre Fransa'da nüfusu 100 binin üstünde 16 etnik grup bulunuyor. Nüfusu 100 binin altında ise, 10 civarında grup var. 

Buna son yıllarda güçler kanalı ile oluşan toplumsal kesimlerde ilave edilirse Fransa'da yaklaşık 40 civarında etnik grup bulunuyor. Peki kamuoyu neden bu kadar sayıda etnik grubu barındıran Fransa'daki azınlık haklarından hiç haberdar değil.

Avrupa Birliği, "ECRI" açılımı; "ırkçılık ve hoşgörüsüzlük­ le Mücadele İçin Avrupa Komisyonu" adlı bir komisyon oluş­turmuş. 

Bu komisyon 15.2.2005 tarihindeki raporunda Fransa ile ilgili olarak bir uyarıda bulunmuş. Fransa'dan, azınlık kavramını kabul etmesini, ulusal azınlıkları korumasını ve 'Avrupa Azınlık ve Bölgesel Diller Şartı'nı imzalamasını istemiş. 

Fransa hükümetinin bu rapora ve isteme verdiği yanıt ise şöyledir; 

"Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Etnik köken, ırk ve din ayrımı yapılmaksı­zın tüm vatandaşlar yasalar önünde eşittir. Azınlık kavramı Fransız hukukuna yabancıdır."

Bir diğer yayın da ise:

"15.2.2005 tarihinde Strasbourg'da yayınlanan; "Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi" ve "Avrupa Azınlık ve Bölgesel Diller Şartı"nın Fransa tarafından imzalanması istenir. Fransa yönetimi bu belgeyi imzalamaz ve gerekçe olarakta özetle; 

"Azınlıklara kolektif haklar tanınmasının Fransanın üzerine kurulduğu bölünmezlik, eşitlik ve birlik ilkelerine aykırı olacağı" belirtilir."

Biz "Türk"üz diye Türklüğümüzden utanmamızı istiyorlar, Türk imajına darbe vurup, Türkiye de "Türk" dememizi milliyetimiz olmadığını, "Türklüğün utanç" olduğunu, Kürt, Çerkes, Boşnak vesaire olmanın onur verici olduğunu "ezilmiş halklar" olduğunu "Türklerin ezici" bir millet olduğunu "katliamcı, baskıcı" olduğunu söyleyerek bizi oyuna getirmeye çalışıyorlar, Türk halkını böyle kandırmak istiyorlar. Kahrolsun Emperyalizm ve onun çocukları..

Fransa "Azınlık ülkeyi böler. Fransa'yı böldürmeyiz." diyor peki ya biz? Bizim siyasetçi, yazar, akademisyen vs dediğimiz kişiler de ayrıca "Kürt halkları" için çaba gösteriyorlar öyle ki ülke adından bile rahatsız oluyorlar. Azınlığına bu kadar yüz veren bir devlet-millet-aydın grubu daha görülmemiştir. Atilla İlhan diyor ya: TÜRK AYDINI, TÜRK DEĞİLDİR!

Fakat şunu unutmayın YAŞASIN TÜRK DEMOKRATİK MİLLİ DEVRİMİ ve BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ


NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!



NOTLAR:

(1) Bütün Birlik Komünist Partisi (VKP) (b) Merkez Komitesi Orta Asya Bürosu bünyesindeki Ortadoğu Basın Bürosu'nun yayın organı olan ve Taşkent'te basılan Byulleten Pressı Srednego Vostoka (Ortadoğu Basın Bülteni) dergisinin 1 932 yılının 13-14 nolu sayısında yayımlanmıştır.

(2) B.N.Şimşir, İngiliz Belgelerinde, 2.C., s.XCI/328

(3) E.Ulubelen, s.272.

(4) Bütün Birlik Komünist Partisi Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) Merkez Komitesi bünyesindeki Yüksek Parti Okulu'nda verdiği "Türkiye" derslerinde Şeyh Sait İsyanı'na da değinmiştir. 

(5) Mehmet Perinçek - Sovyet Devlet Kaynaklarında Kürt İsyanları, Kaynak yayınları,s. 80.

(6) Mehmet Perinçek - age, s. 92.

(7) Mehmet Perinçek - age, s. 128.

(8) TKP, “Türk Halkını Birleştirmek”, 10 kasım 1938.

(9) Cemal Şener - Arapça'nın Türkleri Araplaştırması, Etik Yayınları, s. 318.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıldırım Beyazıd ve Emir Timurlenk Savaşı

YILDIRIM BEYAZID VE EMİR TİMUR LENK SAVAŞI Ankara Savaşı (28 Temmuz 1402) Cengiz Han'ın vârisi olma iddiası ile çıkan Emir Timur. Beyazı'dın egemen olmasını kabul etmiyor. Onu küçümsüyor. Timur'un tahtını ele geçirmek için isyan başlatan   ve Timur Hindistan seferinden gelince bizzat kendisi tarafından kovulan Diyarbakır Beyi İlhan Ahmet Celâyir, Osmanlı'ya sığınmıştı. Epey Timur ve Beyazıd'ın arası gergindi. Fakat Timur kendi ırkından, dininden olan Osmanlı’ya saldırmak istemiyordu.   Timur’a tabî olan Mutahharten’ın ailesini Bursa’ya esir olarak gönderen Beyazid ile Timur’un arası açılmıştı.   “ Timur, kendisini sadece dünya üzerinde ulaşabileceği yere kadar hırsını doyurmak için Allah tarafından gönderilen “Allah’ın kulu” olarak değil, Türk halkının da gerçek ve tek temsilcisi olarak görüyordu. Yörüklerin bol paçalı şalvarları içinde, başında yüksek keçe başlığı ile tam bir Türk gibi giyinirdi.. Sarayı’nda sadece Türkçe konuşulur ve Türkçe yazı yazılır

Atsız'ın Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı

  Atsız'ın; Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı. "Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim fakat Reis-i Cumhur  Atatürk’ü beğenmeye de sevmeye de mecbur değilim." (1) CHP'de boş kavga var diyen bir çok Atsız taraftarları, aslında Mustafa Kemal ve Atatürk'ü ayıran Atsızı niye göz ardı ederler?  Atsız Kemalist düşmanı olmak bir yana, Atatürk düşmanıdır. Devrim düşmanıdır. Sözlerine bakınız: "Bu millet, tutsak Türkleri kurtararak en büyük Türkiye'yi (yani Turanı) kurmak için de sınırlara koşabilir. Fakat onların Kemalist prensipleri için kılını bile kıpırdatmaz. Hatta Kemalizm'in çığırtkanları bile Kemalizm uğruna ölmez." (2) Kemâlistleri ve Atatürk'ü "dönme, mason" olduğunu belirtiyor: "Irkçılığın aleyhinde bulunanlar Türkçülüğün düşmanı olan dönmelerle, masonlar ve Halk Partililer yani Kemalistlerden ibarettir." (3) "Çünkü Kemalizm de dönme ve devşirme olmak kabahat değildir. Fakat Kemalizm yapmak isterken mi

Kürtler ve Medler

KÜRTLER VE MEDLER Kürt Tarihçilerin çoğu kendini Medlere dayandırır. Kürt dilinin gelişmesinde Medlerin rol oynadığını söylerler. (Minorsky - Kürtler, İslam Ansiklopedisi, VI. cilt, s. 1089-1114) Ve Medlerin torunlarıdır. (Amir Hassanpour - Kürdistanda Milliyetçilik ve Dil; s. 120.) » Kürtlerin tek kurduğu ulusal devlet olarak Medler İmparatorluğunu kabul ederler. (Wadie Jwaideh - Kürt Miliyetçiliğinin Tarihi , Kökenleri ve Gelişimi, s. 17.) » Ve bazı Kürt Tarihçilerde şöyle savunur: “bütün tarih boyunca Medleri Kürtlerden ayrı gösterecek bir hadise bulamazsınız.." (Zinnar Silopi - Doza Kurdistan; s. 9.) » Medler proto-Kürt’tür. (Philip Kreyenbroek & Christine Allison - Kürt Kimliği ve Kültürü, s. 25.) » “Dolaylı değil doğrudan Kürtlerin Medlerle bağlantıları vardır.” (Ali Hüseyin Kerim - Balkan Yarımadasında Kürtler, s. 49.) Medlerin İmparatorluğunu yıkan, Perslerdi. (William Aegleton - Mehabad Kürt Cumhuriyeti; s. 18.) Ve şunu söylemektedirler: Medler yıkıldık