Ana içeriğe atla

Türk ordusu: "Türk" ve "Müslüman" değildir.

 

Türk ordusu: "Türk" ve "Müslüman" değildir.

Bu ne demek diyeceksiniz. Anlatacağım. Asker'de normal kütüphaneler bulunuyor, mescitler de genelde. Bu mescitlerde ki kitâplar hepsi Diyânet İşleri Başkanlığı'nın yayınları oluyor genellikle. Nerden biliyorsun derseniz, ben bizzat asker'de mescit görevlisi iken o kitâpları açıp okuyup, temizleyip yerlerine koyuyordum. 

Bu kitaplardan bir tanesi: Said Nursi'nin "Risale-i Nur" adlı kitâbıydı. Gerçi bu bir çok kitâptan oluşan bir külliyat. 

Fakat bu kitâp öyle bir kitâptır ki, tamamen Allah'a ve peygamberine şirk koşmaktadır. Fakat bu Külliyat her Askerînin kütüphanesinde bulunmaktadır.

Bu külliyat asker de sanki Kur'ân gibi üstte tutulmakta, saygı duyulmaktadır.

Eğer bu külliyata laf ederseniz, hemen vatan haini bile olabilirsiniz. Belki de gâvur. Gerçi ordunun baskısı artık milleti yıpratma noktasına getirdi. Çünkü ordu artık ne Müslüman ne de Türk'tür.

Fehmi İlkay Çeçen bu külliyat hakkında Youtube'de videolar yapmaktadır.

Meselâ, Kur'ân Hz. Ali'ye inecekmiş ama yanlışıkla Hz.Muhammed'e inmiş:

"Hazret-i Cebrail’in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali’ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: “Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâimü’s-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum” diyerek bu İsm-i Âzamdan bahs ile bazı hadisatı zikirden sonra tahdis-i nimet suretinde diyor ki:

Evvel-i dünyadan kıyamete kadar ulum-u esrar-ı mühimme bize meşhud derecesinde inkişaf etmiş, kim ne isterse sorsun, sözümüze şüphe edenler zelil olur.” (1)

İslam Hukukçusu ve Profesör, Fetva Kurulu Başkanı, İstanbul Müftülüğü yapmış, Abdulaziz Bayındır şöyle diyor:

"Cebrail aleyhisselam Ali radiyellahu anh’a bir kitap getirdiyse, onun da nebi olması gerekir. Eğer o kitapta dünyanın başlangıcından kıyamete kadar var olacak ilimler ve önemli sırlar çok açık ve net bir şekilde bildirilmişse Ali radiyellahu anh’ın Nebimizden üstün olması gerekir. Çünkü Nebimize böyle bir bilgi bildirilmemiştir. Tamamen asılsız olan böyle bir iftiraya inanan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin son nebi  olduğunu, Kur’an’ın da son kitap olduğunu kabul etmemiş olur. Burada böyle bir iftiraya yer verilmesinin sebebi, son paragrafta belirtildiği gibi Risale-i Nur şakirtlerini kutsallaştırma arzusudur." (2)

"Birincisi ve en mühimi: Gizli kalmış gaybî mühim bir mu'cize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) HAŞİYE-1 beyan eder ki, cevamiu'l-kelim nev'inden iki cümleden ibaret bir hadis-i şerifi iki sayfa kadar hakaik-i tarihiyeyi ve iki devlet-i azime-i İslâmiyenin hatimelerini ifade ediyor.

İkincisi: Keramet-i evliya hak olduğuna kat'i bir burhan gösteren Hazret-i Ali'nin (r.a.), latin hurufunun kabulünü tam tarihiyle ve tarz-ı tatbikini iki kelimeyle göstermesidir..

Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerine ve naşirlerine karşı Hazret-i Ali'nin (r.a.) irşadkârane ve teveccühkârane bakması ve işaret etmesidir." (Risale-i Nur, On Sekizinci Lem'a)

Hz. Âli, Risale-i Nur'u okumuş ve tebrik etmiş ve Hz. Âli "en doğru yol Risale-i Nur'un yolu" olarak göstermiş.

Risale-i Nur, Kur'ân-ı Kerim'in vasıflarını taşıyormuş:

"Risale-i Nur Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın taht-ı tasarrufunda olduğundan, ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. " (Emirdağ Lahikası, Mektup 60.) 

"Risale-i Nur (gibi) açıklamlarıyla akıları, benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur'ân-ı Kerim'in (Allah'ın) iradesi altında, ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur." (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Risale-i Nur'dan Parlak Fıkralar Ve Bir Kısım Güzel Mektuplar, "Risale-i Nur Nedir")

"Ey Risale-i Nur! Seni söndürmek isteyen bedbahtların necm-i istikbali sönsün. İzzet ve ikbâli ve şân ü şerefi aksine dönsün. Sen sönmez ve ölmez bir nursun." (Emirdağ Lahikası, Mektup 52.)

"Risale-i Nur'a sık sık ilişirler, fakat bir halt edemezler. Çünkü, Gavs-ı Âzam (k.s.) ve İmam-ı Ali (r.a.) gibi zâtların himayeleri ve duaları berekâtına, Hafîz-ı Hakikî hıfz eder." (Kastomonu Lahikası, Mektuplar, 125.)  

Yani burada diyor ki: Risale-i Nur'u yok etmek isteyenler, halt edemezler çünkü Gavs-ı Âzam ve Hz. Âli, Risale-i Nur'u koruyormuşlar birde Risale-i Nur'u bilip dûâ ediyorlarmış. (zâtların himayeleri ve duaları berekâtın) ve de Allah, Risale-i Nur'u korurmuş. (Hafiz-ı Hakikî hıfz eder)

Aynı yerde  "Risale-i Nur, "Îmân edenler için bir hidayet rehberi ve bir şifâdır." Fussılet Sûresi, 41:44.  sırrına mazhardır. Ondan istimdat et. 
Risale-i Nur talebeleri birbirinin ibadetinden hissedar olduklarından, daimî virdleri olan bu âyet-i azîme size de şifa verir. Risale-i Nur'u yazınız, ihtiyata riayet ediniz."  (Kastomonu Lahikası, Mektuplar, 125.)  

Risale-i Nur'u âyet gösterip, "şifâdır, rehberdir" diyor.

Risale-i Nur'u çarpışsanız bile yenemezsiniz. Risale-i Nur'a karşı koyarsanız vatana zarar vermiş olursunuz, Said nursi diyor bunu bakınız:

"Fakat Risale-i Nur ile mübareze edemezsiniz ve etmeyiniz. Onu mağlûp edemezsiniz. Mübarezede millet ve vatana büyük zarar edersiniz." (Tarihçe-i Hayat, Afyon Mahkemesi) 

***
Türklere "gâfil, ahlaksız, duyarsız" diye suçluyor: 

"Sen ise, ey hamiyetfuruş sahtekâr! Türkün mefâhir-i hakikiye-i milliyesini unutturacak bir surette mecazî ve unsurî ve muvakkat ve garazkârâne bir uhuvvetin var. Senden soruyorum: Türk milleti, yalnız yirmi ile kırk yaşı ortasındaki gafil ve heveskâr gençlerden ibaret midir? Hem onların menfaati ve onların hakkında hamiyet-i milliyenin iktiza ettiği hizmet, yalnız onların gafletini ziyadeleştiren ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyâta teşcî eden frenkmeşrebâne terbiyede midir? Ve ihtiyarlıkta onları ağlattıracak olan muvakkat bir güldürmekte midir?

Eğer hamiyet-i milliye bunlardan ibaretse ve terakki ve saadet-i hayatiye bu ise, evet, sen böyle Türkçü isen ve böyle milliyetperver isen, ben o Türkçülükten kaçıyorum; sen de benden kaçabilirsin." (Mektubat, Altıncı Risale Olan Altıncı Kısım, Dördüncü Desise-i Şeytaniye)

Risale-i Nur olmasa, Vatan ve Kur'ân elden gidiyormuş.. 

Bakalım:

"Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur'u tab'ederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.

Acaba bu yirmi sene zarfında imân-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acip inkılâp ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur'ân'ını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?" (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri)

Daha çok şey var. Said Nursi'nin Risale-i Nur'u Kur'ân gibi bir "benzeri"nin olmadığını söylemiş olması, karşı gelenlerin başına belâ geleceğine, inanların mükafatlandırılacağına dâir söylemiş olduğu sözler. 

Anadolu milletine hakaretleri, kendisini Nuh peygamber yerine koyması, seçilmiş kişi olduğunu söylemesi. 

Fakat askerî, bu kitâbı kendi mescitlerinde bulunduruyor.

Yoksa askerî de mi Allah'a şirk koşuyor? 

Askerî başka yayınevi’nden olan kitâpları sokmazken bu Allah’a şirk koşan ve Türkleri kötüleyen kitâbı kendi mescit envaterinde tutuyor.

Demek ki “Türk Ordusu”, “Türk” değil ve “Müslüman”da değil.


NOTLAR:

(1) Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem’a, Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Bediuzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1995, c. 2 s. 2078-2079.

(2) Abdulaziz Bayındır - Onsekizinci Lem’a.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıldırım Beyazıd ve Emir Timurlenk Savaşı

YILDIRIM BEYAZID VE EMİR TİMUR LENK SAVAŞI Ankara Savaşı (28 Temmuz 1402) Cengiz Han'ın vârisi olma iddiası ile çıkan Emir Timur. Beyazı'dın egemen olmasını kabul etmiyor. Onu küçümsüyor. Timur'un tahtını ele geçirmek için isyan başlatan   ve Timur Hindistan seferinden gelince bizzat kendisi tarafından kovulan Diyarbakır Beyi İlhan Ahmet Celâyir, Osmanlı'ya sığınmıştı. Epey Timur ve Beyazıd'ın arası gergindi. Fakat Timur kendi ırkından, dininden olan Osmanlı’ya saldırmak istemiyordu.   Timur’a tabî olan Mutahharten’ın ailesini Bursa’ya esir olarak gönderen Beyazid ile Timur’un arası açılmıştı.   “ Timur, kendisini sadece dünya üzerinde ulaşabileceği yere kadar hırsını doyurmak için Allah tarafından gönderilen “Allah’ın kulu” olarak değil, Türk halkının da gerçek ve tek temsilcisi olarak görüyordu. Yörüklerin bol paçalı şalvarları içinde, başında yüksek keçe başlığı ile tam bir Türk gibi giyinirdi.. Sarayı’nda sadece Türkçe konuşulur ve Türkçe yazı yazılır

Atsız'ın Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı

  Atsız'ın; Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı. "Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim fakat Reis-i Cumhur  Atatürk’ü beğenmeye de sevmeye de mecbur değilim." (1) CHP'de boş kavga var diyen bir çok Atsız taraftarları, aslında Mustafa Kemal ve Atatürk'ü ayıran Atsızı niye göz ardı ederler?  Atsız Kemalist düşmanı olmak bir yana, Atatürk düşmanıdır. Devrim düşmanıdır. Sözlerine bakınız: "Bu millet, tutsak Türkleri kurtararak en büyük Türkiye'yi (yani Turanı) kurmak için de sınırlara koşabilir. Fakat onların Kemalist prensipleri için kılını bile kıpırdatmaz. Hatta Kemalizm'in çığırtkanları bile Kemalizm uğruna ölmez." (2) Kemâlistleri ve Atatürk'ü "dönme, mason" olduğunu belirtiyor: "Irkçılığın aleyhinde bulunanlar Türkçülüğün düşmanı olan dönmelerle, masonlar ve Halk Partililer yani Kemalistlerden ibarettir." (3) "Çünkü Kemalizm de dönme ve devşirme olmak kabahat değildir. Fakat Kemalizm yapmak isterken mi

Kürtler ve Medler

KÜRTLER VE MEDLER Kürt Tarihçilerin çoğu kendini Medlere dayandırır. Kürt dilinin gelişmesinde Medlerin rol oynadığını söylerler. (Minorsky - Kürtler, İslam Ansiklopedisi, VI. cilt, s. 1089-1114) Ve Medlerin torunlarıdır. (Amir Hassanpour - Kürdistanda Milliyetçilik ve Dil; s. 120.) » Kürtlerin tek kurduğu ulusal devlet olarak Medler İmparatorluğunu kabul ederler. (Wadie Jwaideh - Kürt Miliyetçiliğinin Tarihi , Kökenleri ve Gelişimi, s. 17.) » Ve bazı Kürt Tarihçilerde şöyle savunur: “bütün tarih boyunca Medleri Kürtlerden ayrı gösterecek bir hadise bulamazsınız.." (Zinnar Silopi - Doza Kurdistan; s. 9.) » Medler proto-Kürt’tür. (Philip Kreyenbroek & Christine Allison - Kürt Kimliği ve Kültürü, s. 25.) » “Dolaylı değil doğrudan Kürtlerin Medlerle bağlantıları vardır.” (Ali Hüseyin Kerim - Balkan Yarımadasında Kürtler, s. 49.) Medlerin İmparatorluğunu yıkan, Perslerdi. (William Aegleton - Mehabad Kürt Cumhuriyeti; s. 18.) Ve şunu söylemektedirler: Medler yıkıldık