Ana içeriğe atla

Câhiliye Devri: Örtünme (Çarşaf, Türban)

 

Câhiliye Devri: Örtünme (Çarşaf, Türban)

Örtünme, İslâm’ın getirdiği bir yenilik değildir. Örtünme, Sümer devrine kadar dayanıyor. Bir çok toplumda da örtünme görülmekte.

Doç. Dr. Ramazan Altıntaş şöyle anlatıyor:

“Hamr kelimesi Kur’an’da özgün ifadesiyle: “..ve’l-yazribne bi humurihinne alâ cüyûbihinne..”, şeklinde geç­mektedir.

Bu pasajın anlamı, “başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler/vursunlar’.

Anlaşıldığı ka­darıyla zaten cahiliye kadınları örtünüyordu, ama taç, küpe, gerdanlık, bilezik gibi takıların takıldığı ziy­net/süs yerleri açık kalıyordu.

Kur’an ziynet, yani takıların takıldığı süs yerlerinin örtülmesini istemekle bir­likte başın da örtülmesini tekrar teyit etmiş oldu.” (1)

Örtünme en önemlisi, İslâm’dan önce ki Arap toplumunda da vardı. Aslında örtünmenin, tarihî çok eskidir.

Örtünme, çok eskilere dayanıyor. Örtünme en eski Anadolu uygarlıkların da başlamış ve yayılmıştır.

İlk örtünme Babil’in Kralı Hammurabi kanunlarına dayanmakla beraber, Çarşaf’da Hititlere kadar gitmektedir. Pagan dinlerine dayanmaktadır.

Diğer iki büyük ibrâhimî din olan; Hristiyanlık ve Yahudilikte’de “örtünme” bulunmaktadır. Öyle ki aynı islâmda ki gibi Yahudileri kadınlar başını açarlarsa, kocaları onları boşayabilir.

Gerçi bu şaşılacak bir şey değil. Örtünme yani Çarşaf ve Türban’ın kökleri; inanılmaz bir şekil de M.Ö. 4000 kadar gitmektedir. Bunun içinde Anadolu Pagan inançlarından, Yunan Mitolojisine kadar kökleri inmektedir. (2)

Ümit Savaş’a kulak verelim:

“Türban ve çarşafın kökleri şayet daha da kurcalanacak olursa, buköklerin Musevilik ve Hristiyanlığın’da ötesinde, Mezopotamya paganteolojilerine kadar uzandığına tanık olunur. Yazılı tarihtengözlemleyebildiğimiz kadarıyla da, türbanın ilk sahipleri Sümerler’dir.Sümer teolojisinde tanrıça İnanna bolluk ve bereketin olduğu kadar,güzelliğin, aşkın ve cinselliğin de sembolü sayılmış ve “GökyüzününKraliçesi” (Quen of Heaven) olarak adlandırılmıştır.

Bu nedenle,İnanna’ya Sümerler’de çok büyük değer verilmiş ve adına yeryüzündemabedler açılmıştır. Bu mabedler de kendilerini İnanna’ya adamış olan bazı kadınlar seks yapmakta ve kendilerini diğer kadınlardan ayırmak içinde türhan ve başörtüsü takmaktaydı. M.Ö. 1 500 yıllarına gelindiğindeAsur kralı Sümerler’den gelen bu geleneği değiştirerek, tam tersi biruygulamayla bu defa da evli ve dul kadınların başlarını örtmelerinimecbur kılmış, kızların, cariyelerin ve fahişelerin örtünmelerini iseyasaklamıştır.

Asur medeni kanununda türban ve başörtüsü konusundayaşanan bu dönüşüm, zamanla batıya kayarak önce Roma-Yunan, dahasonra da onların Helenistİk kültürleri ile eklemlenen Hristiyanlığın önemlikültürel alt yapılarından birisini oluştur. Başörtü kültürünün alt yapısınayerleştiği diğer bir alanda Yahudiler ve Musevilik’tir. Yalnız, başörtüsügeleneği Museviliğe Hristiyanlık’ta olduğu gibi Helenizm üzerindenulaşmamıştır.

Başörtü kültürünün batıda ilk izlerine rastlandığı alan da AntikYunan’dır. Grekler’den kalma birçok kadın heyket ve rölyefı kadınıbaşörtüleriyle resmetmektedir.

Türban ve peçe (tegidion), Eski Yunan’daözellikle de Arkaik dönemler içerisinde Yunan kadınının Atina merkezliolmak üzere erkek egemen ideolojinin baskınlığını simgeleyen yaygıngiyim biçimlerinden biri olmuştur.” (3)

Aynı şekilde Ünlü Türk Sümerolog, Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, örtünmenin kökenini şöyle anlatıyor:

“Sümer tapınaklarında rahibeler genel kadın görevi yapıyorlardı. BunlarTanrı namına seks yaptıklarından kutsal sayılmış ve diğer kadınlardanayrılmaları için başlan örttürülmüştür.

Daha sonraları, M.Ö. 1500 yıllarında bir Asur Kralı, yaptığı bir kanunun kırkıncı maddesi ile evli ve dulkadınları da başlarını örtmeye mecbur etmiştir. Fakat kızlar, cariyeler vesokak fahişelerinin örtünmesi yasak; örtünürlerse ceza var.

Bu gelenek Yahudilere geçmiş, dindar Yahudi kadınları evlenince saçIarını traş ettirip bir peruk veya başörtüsü ile başlarını örtmüşler. Hıristiyanlıkta rahibeler aynı şekilde başlarını örtüyorlar. İlginç olanı Tevrat’ınson yazıldığı zamana kadar Yahudiler arasında Tanrı namına fuhuş yapankadın ve erkekler varmış. Tevrat Tesniye 23:18'de

“İsrailoğullarından vekızlarından kendilerini fuhşa vakfetmiş kimseler olmayacaktır. Kadınlar!Fuhşun ücretini herhangi bir adak için Allah’ın Rabbin mabedine getirmeyeceksin, çünkü bunların ikisi de Allah’ın Rabbe mekruhtur” şeklinde yazılıyor. Yahudi fahişeleri yüzlerine peçe koyuyorlarmış. (Tevrat, Tekvin38:15.)

Bunun Araplarda da olduğunu duydum; ama yazılı bir kanıt bulamadım. İslam’a örtünme, erkekten kaçma şeklinde geçmiş. Buna karşınerkeksiz bir yerde Kur’an okunurken veya dua ederken kadınların başınıörtmesi, Sümer geleneğinin bir devamıdır.” (4)

Yani Örtünmenin kökeni çok eski devirlere kadar gidiyor. Zerdüştlükte de görülüyor.

Diamond Tema, şöyle anlatmakta:

“Bijan Gheiby’e göre, M.Ö. 5.yy’dan itibaren Yunan, İran ve Ahameniş (Pers) İmparatorluğunda kraliyet kadınlarının yüzleri örtülür, hatta perdeli faytonların içinde bile yüzleri örtülü taşınırlardı.

Kanuni ‘Pahlavi’ yazılarında da, “Başörtü Zerdüşt kadınların geleneğidir,” diye yazar.” (5)

Türban’ın kökeni, çok eski devir inançlarından; Sümer, Hitit, Akad, Babil, İran, Yunan-Roma’da mevcut olmuş oradan Yahudilere geçmiş ve Yahudilikten Doğu halklarını etkisi altına almış, İbrâhimî dinleri etkilemiştir.

Yunan Kültürü de, Hristiyanlığı etkilemiş, Hristiyanlığın doğuş yeri de bu inançlardan etkilenerek, türban-çarşaf’ı kendi envanterine katmıştır.

Çünkü Hristiyanlığın doğuş yerine bakarsak; Doğu kültüründen epeyce beslendiğini görürüz. Öyle ki sonra ki gelişmeler de Yunan kültüründen beslenmiş ve böylece, ana kaynağın tesir ettiği her iki kültürden türban-başörtü’yü almıştır.

Bence kaynakları yeterli görüyorum, araştırılırsa daha fazla şey görürsünüz. Detaylı bir şekilde. Fakat durum tamamen bundan ibaret. Çünkü o kadar kaynak var ki bunun hakkında, artık ayıklayacak vaktim yok.

Ayrıca zaten kaynakların sağlamlığı için verdiğim kaynaklara bakabilirsiniz.

Müslümanlıkta neymiş öyle! Aynı Türkiye gibi, her şeyi ithalatmış.. Taklitmiş..

Ben bile bir yazar olarak şaşırdığım nokta da bu. Bari bir şeyleri orjinal olsa idi!

NOTLAR:

(1) https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=16181

(2) Soner Yalçın, “Başörtüsü İslam’dan önce de vardı”, 16 Eylül 2007.

(3) Ümit Savaş — Araf’ta Kalanlar, Evrim Yayınları, s. 398–399.

(4) Muazzez İlmiye Çığ — Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki kökeni, s. 29.

(5) Diamond Tema, “Örtünme Geleneği’nin 4000 Yıllık Tarihi”, 6 Mayıs 2017.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıldırım Beyazıd ve Emir Timurlenk Savaşı

YILDIRIM BEYAZID VE EMİR TİMUR LENK SAVAŞI Ankara Savaşı (28 Temmuz 1402) Cengiz Han'ın vârisi olma iddiası ile çıkan Emir Timur. Beyazı'dın egemen olmasını kabul etmiyor. Onu küçümsüyor. Timur'un tahtını ele geçirmek için isyan başlatan   ve Timur Hindistan seferinden gelince bizzat kendisi tarafından kovulan Diyarbakır Beyi İlhan Ahmet Celâyir, Osmanlı'ya sığınmıştı. Epey Timur ve Beyazıd'ın arası gergindi. Fakat Timur kendi ırkından, dininden olan Osmanlı’ya saldırmak istemiyordu.   Timur’a tabî olan Mutahharten’ın ailesini Bursa’ya esir olarak gönderen Beyazid ile Timur’un arası açılmıştı.   “ Timur, kendisini sadece dünya üzerinde ulaşabileceği yere kadar hırsını doyurmak için Allah tarafından gönderilen “Allah’ın kulu” olarak değil, Türk halkının da gerçek ve tek temsilcisi olarak görüyordu. Yörüklerin bol paçalı şalvarları içinde, başında yüksek keçe başlığı ile tam bir Türk gibi giyinirdi.. Sarayı’nda sadece Türkçe konuşulur ve Türkçe yazı yazılır

Atsız'ın Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı

  Atsız'ın; Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı. "Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim fakat Reis-i Cumhur  Atatürk’ü beğenmeye de sevmeye de mecbur değilim." (1) CHP'de boş kavga var diyen bir çok Atsız taraftarları, aslında Mustafa Kemal ve Atatürk'ü ayıran Atsızı niye göz ardı ederler?  Atsız Kemalist düşmanı olmak bir yana, Atatürk düşmanıdır. Devrim düşmanıdır. Sözlerine bakınız: "Bu millet, tutsak Türkleri kurtararak en büyük Türkiye'yi (yani Turanı) kurmak için de sınırlara koşabilir. Fakat onların Kemalist prensipleri için kılını bile kıpırdatmaz. Hatta Kemalizm'in çığırtkanları bile Kemalizm uğruna ölmez." (2) Kemâlistleri ve Atatürk'ü "dönme, mason" olduğunu belirtiyor: "Irkçılığın aleyhinde bulunanlar Türkçülüğün düşmanı olan dönmelerle, masonlar ve Halk Partililer yani Kemalistlerden ibarettir." (3) "Çünkü Kemalizm de dönme ve devşirme olmak kabahat değildir. Fakat Kemalizm yapmak isterken mi

Kürtler ve Medler

KÜRTLER VE MEDLER Kürt Tarihçilerin çoğu kendini Medlere dayandırır. Kürt dilinin gelişmesinde Medlerin rol oynadığını söylerler. (Minorsky - Kürtler, İslam Ansiklopedisi, VI. cilt, s. 1089-1114) Ve Medlerin torunlarıdır. (Amir Hassanpour - Kürdistanda Milliyetçilik ve Dil; s. 120.) » Kürtlerin tek kurduğu ulusal devlet olarak Medler İmparatorluğunu kabul ederler. (Wadie Jwaideh - Kürt Miliyetçiliğinin Tarihi , Kökenleri ve Gelişimi, s. 17.) » Ve bazı Kürt Tarihçilerde şöyle savunur: “bütün tarih boyunca Medleri Kürtlerden ayrı gösterecek bir hadise bulamazsınız.." (Zinnar Silopi - Doza Kurdistan; s. 9.) » Medler proto-Kürt’tür. (Philip Kreyenbroek & Christine Allison - Kürt Kimliği ve Kültürü, s. 25.) » “Dolaylı değil doğrudan Kürtlerin Medlerle bağlantıları vardır.” (Ali Hüseyin Kerim - Balkan Yarımadasında Kürtler, s. 49.) Medlerin İmparatorluğunu yıkan, Perslerdi. (William Aegleton - Mehabad Kürt Cumhuriyeti; s. 18.) Ve şunu söylemektedirler: Medler yıkıldık