Ana içeriğe atla

Sakarya Savaşı sürerken, Vahdettin’in Yeni Eş Alması.

 Sakarya Savaşı sürerken, Vahdettin’in Yeni Eş Alması.

Atatürk, Yunanlılara karşı savaş verirken, son Osmanlı Padişâhı ve İslâm Halifesi Sultan Vahdettin, Türklerin bu kara gününde 18 yaşında bir kızla evleniyor. Kendisi de 61 yaşında bir adam.

Evlendiği kişi Nimed Nevzad Hanım’dı. Vahdettin’in son eşiydi.

Nevzad Hanım.

Peki ya Nevzat Hanım kimdi?

1902–1992 yılları arasında yaşamış, Bartınlı ve Abhaza kökenli bir ailenin kızıydı.

1913 yılında Sultan Reşad’ın haremine alınmıştır. Reşad’ın ölümünden sonra Vahdettin’in sarayına nakledilmiştir. Ve en ilginç tarafı ise Saray’ın adı Nevzad Sarayı’dır.

Denildiğine göre haremin en akıllı, aydın ve okumayı seven cariyesiymiş.

Sonradan Vahdettin’in zevcesi olmuş ve evlenmişlerdir. Evlendikleri vâkit 18 yaşındadır. Evliliğini ilk duyan Vahdettin’in 29 yaşındaki kızı Ulviye Sultan ve 27 yaşındaki Sabiha Sultan’dır. (1)

1 Eylül 1921'de, Sakarya Savaşı sürerken, Nevzad Hanım ile Vahdettin, büyük bir düğün merâsimi ile evleniyor.

Nevzat Hanım.

Ülke işgâl altındayken, Padişah Nevzad Hanım’la, Boğaz’daki kayık sefalarına çıkar, sarayın bahçesinde –liseli âşıklar gibi- el ele gezintiler yaparlarmış. (2)

Sakaoğlu şöyle anlatıyor:

Vahdettin, firar edip San Remo’ya yerleştiği zaman ilk etapta iki eşi, Nazikeda ve Müveddet Hanımlar yanına gitmişlerdi. Ardından diğer eşi Nevvare Hanım gitti. Ancak Vahdettin Nevvare’yi boşayarak Türkiye’ye geri gönderdi.

Vahdettin’in tek arzusu, Türkiye’de kalmış olan Nevzad’ın San Remo’ya gelmesiydi. Sürekli mektuplar gönderiyor, onu ikna etmek için dinî duygularından yararlanmak istiyordu. Vahdettin’in eşleri arasında en dindarı Nevzad idi.” (3)

Vahdettin’in dinî duygularına dayanamıyordu; Hz. Muhammed ve Hadisî Şeriflerden örnekler vererek kendisinin yanına gelmesini istiyordu. Düşünsenize, Halife olarak Türk milleti’nin ölüm kalım davâsı söz konusu iken dinî yönünüzü kullanacağınıza gidip aşkınıza kullanıyorsunuz..

Sultan Vahdettin’in ilk eşi Emine Nazikeda Başkadın Efendi’nin akrabası ve nedimesi (başhizmetkârı) olan Leyla Açba, Nevzad Hanım’n düğününü şöyle anlatır: “Düğün merasimleri başlamadan evvel Padişah, kızın ailesini saraya davet etmişti. Nevzad Hanım’ın babası Şaban Bey yaşamadığı için validesi Hatice Hanım, biraderi Salih Bey, zaten sarayda bulunan kız kardeşi Nesrin Hanım ve birkaç yakın akrabaları Yıldız Sarayı’na teşrif etmişlerdi.

Hatice Hanım iltifatlarla, Nevzad Hanım’a yeni tahsis edilmiş olan ve saray parkında bulunan hususî köşkte ağırlanmıştı.

O gün yemekler verilmiş ve akşama doğru kına gecesi yapılmıştı. Ertesi gün sabah erkenden, Zat-ı Şahane’nin diğer haremlerinin nedimelerinden birer kişi, yeni hükümdar haremi olacak hanıma şahitlik yapmak üzere çağrılmışlardı.

Bu bütün Padişah izdivaçlarında uygulanan bir saray âdetidir. Zira Kadınefendiler, nedimelerin vekâletleri vasıtasıyla yeni ortaklarını kabul ederlerdi. Bu düğünde ben de melikemin vekâleti üzerine gitmiştim. Müveddet Kadın’ın vekâletini Bezminigâr Hanım, Nevvare Hanımefendi’ninkini ise Tercan Hanım yapmışlardı.

Biz üç nedime resmî kıyafetlerimiz ile köşke teşrif ettik, saat sabahın yedisi idi. Derhâl içeri alınarak yeni hanımefendinin bulunduğu salona girdik. Nevzad Hanım uzun beyaz ipekten muhteşem bir gelinlik giymiş, başına pırlanta taşlı bir taç, boynuna da yine pırlantalı bir kolye takmıştı.

Bu muhteşem gelinliği ile tıpkı bir peri gibi olmuştu, esasen hanımefendi pek güzel bir kızdı. Hemen kısa bir selâm vererek efendilerimizin selâmlarını tebliğ ettik, hanımefendi mukabelede bulundu.

O esnada Hatice Hanım içeri girerek bizi yan odaya geçirdi. Binaenaleyh kahve takdim edildikten kısa bir müddet sonra baş hazinedar usta (kıdemli cariye) ve maiyeti köşke teşrif ettiler. Hazinedarlardan sonra Zat-ı Şahane’nin baş imamı ve onu müteakiben efendimiz ile iki harem ağası köşke vasıl olunca merasim başladı.

Köşkün büyük salonunda Nevzad Hanım muhteşem gelinliği ile pek güzel bir kanepenin üzerinde oturuyordu. Başına o esnada beyaz renkten geniş ve uzun bir tül örttükleri için yüzü bu örtü altından pek belli olmuyordu. Zat-ı Şahane salona girer girmez bütün hanımlar ayağa kalktılar ve merasim nihayetine kadar hiç kimse oturmadı.

İmam efendi kanepenin tam karşısında duruyordu ve efendimizi ilk selâmlayan o oldu. Sonra Padişah gidip kanepenin üzerine oturdu, Nevzad Hanım da efendimizin yanında yavaşça yer aldı. Bu esnada Anber ile Hayrettin Ağalar kanepenin sağ tarafına geçip ayakta durmaya başladılar. Biz üç nedime sol tarafta duruyorduk. Başhazinedar usta sol tarafta bizim yanımızda ayakta bekliyordu.

Nikâh kıyılmadan evvel ağalar şahit olduklarına dair yemin ettiler, biz nedimeler de efendimize vekâleten yeni hanımefendiyi kabul ettiklerine dair yemin ettik, sonra nikâh kıyıldı. Şimdi başhazinedar usta, Zat-ı Şahane’nin önünde diz kırarak elinde tuttuğu gümüş mahfazayı açarak içinde bulunan gümüş mührü yeni hanımefendinin eline koydu:

Sizi II. İkbal ilân ediyorum, inşallah hayırlı bir zevce ve saray için şerefli bir hanımefendi olursunuz, dedi. 
 Bu mührün üzerinde “İsmetlü II. İkbal Nevzad Hanımefendi Hazretleri” yazmakta idi.

Bilâhare Zat-ı Şahane köşkü maiyeti ile beraber terk etti O gün akşama kadar vükelâ ve vüzera haremleri köşke teşrif edip yeni hanımefendiyi selâmladılar. Akşam saat dokuza kadar bu şenlik böylece devam etti. Nevzad Hanım namına İstanbul’daki fakirlere yiyecek dağıtılmış, bazılarına da para yardımında bulunulmuştu…
Düğünden üç gün sonra Zat-ı Şahane, Nevzad Hanım’a birinci rütbe şefkat nişanını ihsan etmiştir.
” (4)

Neyse, Nevzad Hanım’ın gitmesine, halası karşı çıktı. Ve bir kaptanla evlendirmek istedi.

Fakat hala’sının karşı çıkmasına rağmen Nevzad Hanım, Vahdettin’in yanına Sam Romeo’ya gitti.

Sonradan, Amerikan Başkanı’na 13 Mart 1924'de mektup yazdı ve Türkler için “gâfil kâvim” diyerek Halifeliğin Türk kavminin kaldırmayacağını söylerek, Ankara hükûmeti için “isyâncı” diye niteledi.

Vahdettin, ömrünün 2 yılını genç Nevzad Hanım ile geçirmeye başlar fakat 16 Mayıs 1926'da hayatına gözlerini yummuştur.

Nevzat Hanım yaşlılığı.

Nevzad Hanım, 24 yaşında iken dul kalmıştır. Gurbetten Türkiye’ye dönmüş, 1928'de vapur kaptanı Ziya Seferoğlu ile evlenmiş ve 1992'de 90 yaşında hayata gözlerini yummuştur.

SONUÇ:

Vahdettin, Türk milleti’nin ölüm-kalım davâsı söz konusu olurken sadece kendi zevkine bakarak 19 yaşında bir kızla nikâhlanmıştır. Bu nikâh, şenliklerle karşınlanmış kaç gün boyunca sürmüştür.

Türk milleti’ni düşünmeyen Sultan sadece kendi zevcesini düşünmüş onu Sam Romeo’daki villasına davet etmek için dinî sömürmekten geri kalmamıştır. Ki Kurtuluş Savaşı’nda bile Türkler için tek bir dinî propaganda yapmayan Vahdettin!

Fakat Nevzat Hanım’ı dâvet ettiği vâkitler’de Amerikan Başbakan’ına yazdığı mektûpta Türk milletine hakaretler yağdırmış ve Türk Hükûmetine aşağayılıcı tâvırlar kullanarak, Hilafetin kaldırılmasının İngiltere lehinde olacağına ve gelişmiş Avrupa ülkelerine zarar vereceğini dile getirmiştir. (5) Çünkü İngiltere’nin sömürgeleri, bilinçli Müslümanlardan oluşmaktaydı.

Bence fazla söze gerek yok.

1 Kasım Halifeliğin kaldırılışının yıldönümü kutlu olsun.

NOTLAR:

(1) Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Kadın Sultanları, Oğlak Bilimsel Kitaplar, 4. Baskı, İstanbul, 2008, s.517.

(2) Afife Rezzemaze, Saraydan Sürgüne, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013, s.40.

(3) Sakaoğlu, age, s. 517.

(4) Leyla Açba; Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatıraları, L&M Yayınları, İst. 2004, s. 123, 124.

(5) ABD Ulusal Arşivi, no: 86700/1788.

KAYNAKLAR:

Özen Topçu, “Vahdettin ve Gözdesi Nevzat Hanımefendi”, 24 Temmuz 2015.

Ümit Doğan, age, Aykırı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıldırım Beyazıd ve Emir Timurlenk Savaşı

YILDIRIM BEYAZID VE EMİR TİMUR LENK SAVAŞI Ankara Savaşı (28 Temmuz 1402) Cengiz Han'ın vârisi olma iddiası ile çıkan Emir Timur. Beyazı'dın egemen olmasını kabul etmiyor. Onu küçümsüyor. Timur'un tahtını ele geçirmek için isyan başlatan   ve Timur Hindistan seferinden gelince bizzat kendisi tarafından kovulan Diyarbakır Beyi İlhan Ahmet Celâyir, Osmanlı'ya sığınmıştı. Epey Timur ve Beyazıd'ın arası gergindi. Fakat Timur kendi ırkından, dininden olan Osmanlı’ya saldırmak istemiyordu.   Timur’a tabî olan Mutahharten’ın ailesini Bursa’ya esir olarak gönderen Beyazid ile Timur’un arası açılmıştı.   “ Timur, kendisini sadece dünya üzerinde ulaşabileceği yere kadar hırsını doyurmak için Allah tarafından gönderilen “Allah’ın kulu” olarak değil, Türk halkının da gerçek ve tek temsilcisi olarak görüyordu. Yörüklerin bol paçalı şalvarları içinde, başında yüksek keçe başlığı ile tam bir Türk gibi giyinirdi.. Sarayı’nda sadece Türkçe konuşulur ve Türkçe yazı yazılır

Atsız'ın Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı

  Atsız'ın; Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı. "Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim fakat Reis-i Cumhur  Atatürk’ü beğenmeye de sevmeye de mecbur değilim." (1) CHP'de boş kavga var diyen bir çok Atsız taraftarları, aslında Mustafa Kemal ve Atatürk'ü ayıran Atsızı niye göz ardı ederler?  Atsız Kemalist düşmanı olmak bir yana, Atatürk düşmanıdır. Devrim düşmanıdır. Sözlerine bakınız: "Bu millet, tutsak Türkleri kurtararak en büyük Türkiye'yi (yani Turanı) kurmak için de sınırlara koşabilir. Fakat onların Kemalist prensipleri için kılını bile kıpırdatmaz. Hatta Kemalizm'in çığırtkanları bile Kemalizm uğruna ölmez." (2) Kemâlistleri ve Atatürk'ü "dönme, mason" olduğunu belirtiyor: "Irkçılığın aleyhinde bulunanlar Türkçülüğün düşmanı olan dönmelerle, masonlar ve Halk Partililer yani Kemalistlerden ibarettir." (3) "Çünkü Kemalizm de dönme ve devşirme olmak kabahat değildir. Fakat Kemalizm yapmak isterken mi

Kürtler ve Medler

KÜRTLER VE MEDLER Kürt Tarihçilerin çoğu kendini Medlere dayandırır. Kürt dilinin gelişmesinde Medlerin rol oynadığını söylerler. (Minorsky - Kürtler, İslam Ansiklopedisi, VI. cilt, s. 1089-1114) Ve Medlerin torunlarıdır. (Amir Hassanpour - Kürdistanda Milliyetçilik ve Dil; s. 120.) » Kürtlerin tek kurduğu ulusal devlet olarak Medler İmparatorluğunu kabul ederler. (Wadie Jwaideh - Kürt Miliyetçiliğinin Tarihi , Kökenleri ve Gelişimi, s. 17.) » Ve bazı Kürt Tarihçilerde şöyle savunur: “bütün tarih boyunca Medleri Kürtlerden ayrı gösterecek bir hadise bulamazsınız.." (Zinnar Silopi - Doza Kurdistan; s. 9.) » Medler proto-Kürt’tür. (Philip Kreyenbroek & Christine Allison - Kürt Kimliği ve Kültürü, s. 25.) » “Dolaylı değil doğrudan Kürtlerin Medlerle bağlantıları vardır.” (Ali Hüseyin Kerim - Balkan Yarımadasında Kürtler, s. 49.) Medlerin İmparatorluğunu yıkan, Perslerdi. (William Aegleton - Mehabad Kürt Cumhuriyeti; s. 18.) Ve şunu söylemektedirler: Medler yıkıldık