İngilizce öğrenmek
İngilizce öğrenmeye genelde, sayılardan başlarlar fakat biz farklı bir yol deneyeceğiz.
İlk önce özneler ve be ile başlıyoruz.
Özneler
I = Ben
You = Sen, siz
We = Biz
They = Onlar
‘O’ derken ise üç tane özne var.
He, She, It.
He genellikle erkek,
She kadın,
It ise cinsiyetsiz, nesne vesâire için.
Tabi it bilmediğiniz şeyler de diyebiliriz, meselâ “kim o” derken, who is it diyoruz.
Şunları bilinmelisiniz:
he, she, it gibi 3 şahıslar için için is gelir.
You, they, we için are yani çoğullar ve 2 şahıs için.
I için ise am gelir.
Şimdiki Zaman
I am a doctor = Ben bir doktorum.
You are a teacher = Sen bir öğretmensin.
They are singers = Onlar bir şarkıcı
Bu şimdiki zaman idi.
Soru yapmak
Are you a doctor? = Sen bir doktor musun?
Is she a dancer = O bir dansçı mı?
Olumsuz yapmak
I am not a doctor = Ben bir doktor değilim.
It is not a book = O bir kitap değil.
Geçmişte Olmak
Burada genel ayrım: was, were
I, He, She, It: Was
They, We, You: Were
Örnek yapalım:
I was a doctor = Ben bir doktordum.
She was a teacher = O bir öğretmendi.
We were singers = Biz bir şarkıcıydık.

Şimdiki Zaman Kullanımı -ing
I am playing a game = Oyun oynuyorum.
I am going home = Eve gidiyorum.
home ev demek, to ise -e -a anlamı veriyor, cümle içerisinde.
She is coming to me = O bana geliyor.
coming geliyor, to me ise bana demek.
Geçmiş Zamanda -ing Kullanımı -ing
I was going = Gidiyordum.
I was doing = Yapıyordum.
She was doing = Yapıyordu.
Were you doing = Yapıyor muydun?
Olumsuz Soru Yapmak
Were not you doing = Yapmıyor muydun?
Are not you doing = Yapmıyor musun?
Bütün Zaman
Do: I, You, We, They.
Does: He, She, It.
Şimdi kafanızı karıştıracak bir konuya geldik.
Do olumlu cümlelerde çıkmıyor.
I play = Yaparım / Yapıyorum.
I love = Severim / Seviyorum
I love you = Seni seviyorum.
I dont love you = Seni sevmiyorum.
Do you love me = Beni seviyor musun?
Dont you love me = Beni sevmiyor musun?
dont, do not’ın kısaltılmışı.
Does olumlu cümlelerde çıkmayıp onun yerine fiilimize -s takısı getiriyor.
She loves you = O seni seviyor.
She likes you = O senden hoşlanıyor.
Does she like you = O senden hoşlanıyor mu?
She doesnt like you = O senden hoşlanmıyor.
Doesnt she like you = O senden hoşlanmıyor mu?
Geçmiş Zaman
did
did aynı do gibi olumlu cümlelerde çıkmaz. Onun yerine -ed getirtir.
meselâ:
i loved you = Seni sevdim.
i played a game = Bir oyun oynadım.
Bide düzensiz fiiller var, bunlar genelde -ed takısı almayan bir kelime grubu. Meselâ go fiili -ed takısı almaz. Onun yerine Go, went olur. Düzensiz fiillerden alır.
She went = O gitti.
Satın almak fiili buy, bought oluyor.
She bought a notebook = Bir bilgisayar satın aldı.

Bu Düzensiz fiiler’i hepsini ezberlemenize gerek yok. İhtiyacınız kadarını ezberleyin. Link.
Aynı do ve does gibi, olumsuz ve soru cümlelerinde çıkar.
did she go = Gitti mi?
she didnt go = Gitmedi.
Gelecek Zaman
will,
going to (kısaltılması: gonna)
Özne + Will + Fiil
I will make = Yapacağım.
I will go = Gideceğim.
I will go home = Eve gideceğim.
Özne + Am, Is, Are + Gonna + Fiil
I’m gonna go = Gideceğim.
You are gonna go = Gideceksin.
will be + V-ing + will have v3
Gelecekte belirli bir zamanda devam eden bir eylemi ifade eder.
This time tomorrow, I will be flying to London = Yarın bu vakitlerde Londra’ya uçuyor olacağım.
She will be waiting for you at 8pm = Saat 8’de seni bekliyor olacak.
By next year, I will have graduated = Gelecek yıl mezun olmuş olacağım.
They will have arrived by now = Şimdiye kadar varmış olacaklar.
Geçmişte Gelecek
Özne + Was, Were + Gonna + Fiil
I was gonna go = Gidecektim.
I was gonna buy a car = Bir araba satın alacaktım.
I was gonna call you = Seni arayacaktım.
was I gonna call you = Seni arayacak mıydım?
You were not gonna call me = Beni aramayacaktın.
Must, Should
-meli -malı ekler.
Must zorunlu,
Should öneri maheyetinde söylenir.
Yani şöyle:
I must go = Gitmeliyim (zorunlu)
You should go = Gitmelisin (öneri)
She must go = Gitmeli (zorunlu)
He should go = Gitmeli (öneri)
Meselâ, “O arabayı almalısın” derken, you should buy that car diyoruz. Bu öneri anlamında. Ama bir yere gideceksiniz, bir acil işiniz var, bunun için i go must yani gitmeliyim diyorsunuz.
Olasılık: Can, May, Might
can, kişiyle ilgili yetenek bildirir.
may, yapabilmeyi bildirir olasılıktır. Yüksek olasılık.
might, düşük olasılık bildirir, aynı may gibidir.
i can do = Yapabilirim!
i can do this job = Bu işi yapabilirim!
i may do = Yapabilirim!
i might go = Gidebilirim!
maybe she might come = Belki gelebilir.
i may go to new york = New york’a gidebilirim.
Aynı şekilde, olumsuz veya soru yaparken yine başa gelir ya da not alır. Genelde, can not yerine cant kullanılır.
Maybe burada, belki anlamında kullanılmıştır.
Can geçmişi: Could
Yetenek ve olasılık belirtir.
Bakalım:
i could go = Gidebilirdim.
i could win = Kazanabilirdim.
i could run faster when I was younger = Gençken daha hızlı koşabilirdim
Would
Geçmişteki alışkanlık,
sigara içerdim ama hâlâ içiyorum gibi.
i would smoke = Sigara içerdim.
i would swim = Yüzerdim.
they would meet = Onlar buluşurlardı.
Geçmişte yapılan alışkanlık:
Used to
Would gibidir ama eskiden yapmış ve bitmiştir. Eskiden bir araya gelirdik ama artık gelmiyoruz gibi.
i used to do it = Eskiden yapardım.
i used to swing = Sallanırdım.
we used to play games with friends = Arkadaşlarla oyun oynardık.
should have V3 + should be v-ing
i should have done = Yapamlıydım.
you should have gone = Gitmeliydin.
You should be studying now = Şimdi ders çalışıyor olmalısın.
They should be arriving soon = Yakında geliyor olmalılar.
can be v-ing
She can be studying right now. = Şu anda ders çalışıyor olabilir.
You can be running faster if you practice more. = Daha çok pratik yaparsan daha hızlı koşabilirsin.
must be v-ing
She must be studying now = Şu anda ders çalışıyor olmalı
would be v-ing / would have + v3
I would be studying, but I’m too tired = Çalışıyor olurdum ama çok yorgunum.
I would have helped you if I had known = Bildiğim takdirde sana yardım ederdim.
Might / May Have + V3 / be v-ing
He might have missed the train = Treni kaçırmış olabilir.
They may have forgotten about the meeting = Toplantıyı unutmuş olabilirler.
He might be working now = Şu anda çalışıyor olabilir.
They may be traveling at the moment = Şu anda seyahat ediyor olabilirler.
Belirsiz zaman
had + v3 (Geçmiş) -mıştı
he had gone to work = o işe gitmişti.
she had succeeded in the exam = Sınavda başarılı olmuştu.
they had already finished the project = Projeyi çoktan bitirmişlerdi.
have/has + v3 (Şimdiki) -mış
He has gone before me = Benden önce gitmiş.
I have gone to the park = Park’a gitmişim.
She has gone home already = O, çoktan eve gitmiş.
They have gone to the party without us = Onlar, partilere bizsiz gitmişler.
Edilgen yapı
Edilgen yapı dediğimiz: yapılmak, edilmek, kırılmak gibi.
be + v3 yapısını kullanacağız.
Bu yapı am, is, are ve was, were olarak çıkabiliyor ve module ile kullanıldığı vâkitlerde ise will be, could be gibi çıkabiliyor.
My heart was broken = Kalbim kırıldı.
This picture was made by picasso = Bu resim picasso tarafından yapıldı.
The results were explained yesterday = Sonuçlar dün açıklandı.
My car is being fixed = Arabam tamir ediliyor.
Cars are fixed here = Burada arabalar tamir edilir.
My car may be fixed = Arabam tamir edilebilir.
My car must be fixed = Arabam tamir edilmeli.
Turkish will be spoken = Türkçe konuşalacak!
Ettirgen Yapı
have/has, parasını verip yaptırmak
get, ikna yoluyla yaptırmak
make, zorla yaptırmak
let, izin vererek yaptırmak
özne + have + yapan kişi+ fiil
i will have ahmet cut my hair = Ahmet’e saçımı kestireceğim.
i got ahmet to fix my pc = Ahmet’e bilgisayarımı tamir ettirdim.
i will let ahmet fix my pc = Ahmet’e bilgisayarımı tamir ettireceğim.
i will have ahmet fix this = Ahmet’e bunu tamir ettireceğim.
i had my phone stolen = Telefonumu çaldırdım.
Ahmet made me break his nose = Ahmet burnunu kırdırttı.
She got her hair cut = Saçını kestirdi.
He had his car repaired = Arabayı tamir ettirdi.
i got ahmet to go to school = Ahmet’i okula gönderttim.
shall
shall we go out for dinner tonight? = Bu akşam yemeğe çıkalım mı?
shall we go to cinema = Sinemaya gidelim mi?
shall I open the window? = Camı açayım mı?
wh+: what, who, where, which, how, whom, whose, when
Gündelik hayatta kullandığımız en önemli şeylerden biri.
what = ne, niçin?
what are you doing? = Ne yapıyorsun?
what did she say? = O ne dedi?
what is this for? = Bu ne için?
what is that = Bu ne?
who = kim
who is your best friend? = En iyi arkadaşın kim?
who called you yesterday? = Dün seni kim aradı?
who is it? = Kim o?
where = nerede/nereye
where is the nearest bus stop? = En yakın otobüs durağı nerede?
where did you go last weekend? = Geçen hafta sonu nereye gittin?
which = hangi
which color do you like most? = En çok hangi rengi seviyorsun?
which car is yours? = Hangi araba senin?
how = nasıl
how are you today? = Bugün nasılsın?
how does this machine work? = Bu makine nasıl çalışıyor?
whom = kimi/kime
whom did you meet at the park? = Parkta kimi gördün?
whom should I talk to about this problem? = Bu sorun hakkında kiminle konuşmalıyım?
whose = kimin
whose book is this? = Bu kitap kimin?
whose idea was it to go to the beach? = Plaja gitme fikri kimin fikriydi?
when = ne zaman
when will you leave? = Ne zaman gideceksin?
Eğer: if
if you freeze water, it turns into ice = Eğer suyu dondurursan buza dönüşür.
Your mother will get angry if you don’t do your homework = Eğer ödevini yapmazsan annen sana kızar.
if she is still working there, I can visit her tomorrow = Eğer hala orada çalışıyorsa onu yarın ziyaret edebilirim.
Keşke: wish
i wish i knew the answer = Keşke cevabı bilseydim.
i wish you helped me = Keşke bana yardım etsen.
i wish I were a teacher = Keşke bir öğretmen olsam.
i wish she had lived = Keşke yaşasaydı.
why don’t: neden&niye …mıyorsun, muyoruz
why don’t we write code? = Neden kod yazmıyoruz?
why don’t we go for a walk? = Neden yürüyüşe gitmiyoruz?
why don’t they join us for dinner? = Neden bize akşam yemeğine katılmıyorlar?
how about: ne dersin, peki ya?
how about we go to party? = partiye gitmeye ne dersin?
how about watching a movie tonight? = Bu gece bir film izlemeye ne dersin?
how about a cup of tea? = Bir fincan çaya ne dersin?
had better: … iyi olur
you had better do = Yapsan iyi olur.
prefer / would rather = Tercih
i prefer tea = Çayı tercih ederim.
although I like coffee, I prefer tea. = Gerçi kahveyi severim, çayı tercih ederim.
she prefers chocolate to vanilla. = O, vanilya yerine çikolatayı tercih eder.
i would rather stay home tonight. = Bu akşam evde kalmayı tercih ederim.
be supposed to
özne + be supposed to + fiilin yalın hâli
you are not supposed to smoke in this area = Bu alanda sigara içmemen gerekiyor.
drivers are supposed to stop at a red light = Sürücülerin kırmızı ışıkta durması gerekiyor.
as … as : …kadar
She is as tall as her brother = O, erkek kardeşi kadar uzun.
He runs as fast as a cheetah = O, bir çita kadar hızlı koşar.
This movie is not as interesting as the book = Bu film, kitap kadar ilgi çekici değil.
when
-dığında, anlamı katar.
when I saw her, I smiled = Onu gördüğümde gülümsedim.
when I arrived home, she was cooking = Ben eve vardığımda o yemek yapıyordu.
when you call me, I’ll tell you the truth = Beni aradığında sana gerçeği söyleyeceğim.
I was watching TV when you called me = Sen beni aradığında televizyon izliyordum.
while
-iken, anlamı katıyor.
while I was cooking, my phone rang = Yemek yaparken telefonum çaldı.
while she was studying, her brother was playing games = O ders çalışıyorken erkek kardeşi oyun oynuyordu.
until: -a kadar
i will wait here until you come. = Sen gelene kadar burada bekleyeceğim.
stay until the rain stops. = Yağmur durana kadar kal.
-de,-da
in, on, at
in, on, at Türkçe’deki -de,-da anlamı katar. Ama bu ben de değil. O başka bir konu.
in bir şeyin içinde olduğunuzda kullanılır. Meselâ bir şehrin içerisindeyseniz.
at spesifik bir şeyin içerisinde değilseniz kullanılır.
on ise bir şeyin üstündeyse kullanılır. Ve genelde teknolojik şeylerde de bu kullanılır.
Hadi bakalım:
i was born in Turke. = Türkiye’de doğdum.
i am in the kitchen. = Mutfaktayım.
the keys are on the table = Anahtarlar masanın üstünde.
She is at the bus stop = O, otobüs durağında.
Ayrıca zaman için kullanımı da mevcuttur.
in Aylarda,
on Günlerde,
at Saatlerde kullanılır.
Meselâ:
i will see you in December = Aralık’ta görüşürüz.
My birthday is on Sunday = Doğum günüm Pazar günü.
We will meet at 9 p.m. = Saat 9'da buluşacağız.
a/an
a, bir demek. an ise nedir? O da aynıdır.
Sadece eğer a kendisinden sonra gelen cümle sesli ise an geliyor. Bu da telaffuz kolaylığı içindir.
Meselâ a apple değil, an apple gibi. Bu arada sesli derken de şunu unutmayın, sesli olarak okunuşunu kastediyorum.
a ise bir şeyi vurgulamak için kullanılır. Biz Türkçede nasıl bir öğretmen, bir kalem deriz ya onu vurgulamak için.
the
Bilinen bir şey. Türkçede karşılığı yok desem doğru olur. The genellikle bilinen bir şeye gelir. Meselâ araba satın alacağız ve siz bu arabayı biliyorsunuz.
The car derim. Meselâ oturuyoruz. Tuz var ortada, the salt derim.
Veya ortak şeylerimiz var. Güneş var, dünya var. The sun, the world. Gibi.
Herkesin bildiği ya da önceden bildiğiniz bir şey ise the dersiniz.
-de -da
Bende seni seviyorum derken nasıl diyeceğiz? i love you too = Bende seni seviyorum.
cümle + too (+)
Diğer örneklere bakalım:
me too = bende.
I like her too = onu da seviyorum.
I am going too = bende gidiyorum.
cümle + as well (+)
He is as well = O da.
i’m as well = ben de.
i’m really busy as well = ben de çok meşgulüm.
cümle + either (-)
julia isnt either = julia da
neither + cümle (-)
neither isnt julia = Julia da
neither have we = biz de
so + cümle (+)
so am i = ben de
so is he = o da
so are we = biz de
özne + yardımcı fiil + also + fiil
i also like it = bende severim
she is also a teacher = o da bir öğretmen
both, ikisi de
I like both pizza and pasta = Hem pizzayı hem de makarnayı severim
Both my parents are teachers = Her iki ebeveynim de öğretmendir.
Both of them are my friends = İkisi de benim arkadaşım.
Bağlaçlar
still = hâlâ
i still haven’t finished my homework = Hâlâ ödevimi bitirmedim.
another = başka
can I have another piece of cake? = Başka bir dilim kek alabilir miyim?
always = her zaman
she always drinks coffee in the morning = O, sabahları her zaman kahve içer.
but = ama
I wanted to go out, but it was raining = Dışarı çıkmak istedim ama yağmur yağıyordu.
because = çünkü
i stayed home because I was tired = Eve kaldım çünkü yorgundum.
however = ancak
i wanted to help; however, I didn’t know what to do = Yardım etmek istedim; ancak, ne yapacağımı bilemedim.
yet = henüz, yine de, hatta
i haven’t seen the movie yet. = Filmi henüz izlemedim.
it was cold, yet she didn’t wear a jacket. = Hava soğuktu, yine de ceket giymedi.
also = dahası
he is smart and also very kind = O zeki ve dahası çok kibar.
so = bu yüzden, yani, bu yüzden
i was late, so I missed the bus. = Geç kaldım, bu yüzden otobüsü kaçırdım.
So, what do you want to do now? = Yani şimdi ne yapmak istiyorsun?
all = hepsi
All my friends are coming to the party. = Tüm arkadaşlarım partiye geliyor.
although = gerçi, -a rağmen,
Although it was raining, we went outside = Yağmur yağıyor olmasına rağmen dışarı çıktık.
Although I like coffee, I prefer tea. = Gerçi kahveyi severim, çayı tercih ederim.
other = diğer
I prefer the other option = Diğer seçeneği tercih ediyorum.
nevertheless = yine de
He was tired; nevertheless, he kept working = Yorgundu; yine de çalışmaya devam etti.
therefore = bu nedenle, bu yüzden
It was late; therefore, we decided to stay home = Geç olmuştu; bu nedenle evde kalmaya karar verdik.
as a result = sonuç olarak
He didn’t study; as a result, he failed the exam = Ders çalışmadı; sonuç olarak, sınavda başarısız oldu.
moreover = dahası
She is talented; moreover, she is very hardworking = O yetenekli; dahası, çok çalışkan.
furthermore = ayrıca
The book is interesting; furthermore, it is educational = Kitap ilginç; ayrıca eğitici.
after = sonra
i will call you after the meeting = Toplantıdan sonra seni arayacağım.
before = önce
wash your hands before eating = Yemekten önce ellerini yıka.
to, with, without, from, since
to -e, -a anlamı verir.
with ile -le -la anlamı verir.
without ise -sız -siz anlamı verir.
without me = Bensiz
they went without me = Bensiz gittiler.
with me = Benle
to Atatürk = Atatürk’e.
she was gonna go to ahmet. = Ahmete gidecek.
from = -den -dan
from Turkey = Türkiye’den.
since = -den beri
i have lived here since 2010 = 2010'dan beri burada yaşıyorum.
for = -dır, boyunca, için
for the exam = Sınav için (için)
for my mother = Annem için (için)
i have been waiting for an hour. = Bir saattir bekliyorum. (-dır)
they lived in Paris for 10 years = On yıl boyunca Paris’te yaşadılar. (boyunca)
and, or, nor
nor = ne de,
or = veya
and = ve
you and me = sen ve ben
you or me = Sen veya ben
this, that, these, those
this = bu
that = bu / şu
these = bunlar
those = şunlar
this is my favorite book = Bu benim en sevdiğim kitap.
that looks interesting = Şu ilginç görünüyor.
these shoes are comfortable = Bunlar rahat ayakkabılar.
those houses are very old = Şunlar çok eski evler.
of, ‘s
revenge of sith = sith’in intikamı
of the book = Kitabın
of daha çok nesneler ve soyut şeyler için kullanılıyor.
‘s ise canlılar için
this is Sarah’s bag = Bu, Sarah’nın çantası.
the cat’s tail is fluffy = Kedinin kuyruğu kabarık.
to
Yapmak istiyorum derken nasıl diyeceğiz?
want to do = Yapmak istiyorum.
bunu da genelde kısaltırlar ve wanna denir, yani şöyle olacak o zaan: wanna do
fiil + to + fiil
i wanna play = Oynamak istiyorum.
say & tell: dedi, söyledi
Say = Sözün kime söylendiği belirtilmezse, (Geçmiş: Said)
Tell = Sözün kime söylendiğini belirtilirse, (Geçmiş: Told)
SAY
he says, he is thirsty = Susadığını söylüyor
dont say anything = Bir şey söyleme
she said she was tired = Yorgun olduğunu söyledi.
he said hello to me = Bana merhaba dedi.
what did he say to you? = Sana ne dedi?
TELL
he always tells me that is busy = o herkese meşgul olduğunu söylüyor.
he told everyone that he was married = o herkese evli olduğunu söyledi.
she told me the truth = Bana gerçeği söyledi.
i told him to wait here = Ona burada beklemesini söyledim.
can you tell me your name? = Bana adını söyler misin?
Tell —Bahsetmek
will you tell us about your job = Bize işinden bahseder misin?
Tell — Anlatmak
granpa told us a nice story = Büyükbabamız bize güzel bir hikaye anlattı will you tell us a joke = Bize bir fıkra anlatır mısın?
Ask — Sormak
he asked me wh+ = bana sordu…
he asked me who were you = sen kimsin diye sordu.
asked if… — soru cümlesi (are you a teacher gibi)
she asked if i was single = bana bekar mısın diye sordu.
Tell — emretmek
Told he told me go and catch some fish = bana balık yakalamımı emretti.
değil mi?
yardımcı fiil + not + özne
You’re coming, aren’t you? = Geliyorsun, değil mi?
It’s a beautiful day, isn’t it? = Hava çok güzel, değil mi?
She likes the movie, doesn’t she? = Filmi beğeniyor, değil mi?
They are ready, aren’t they? = Hazırlar, değil mi?
You know him, don’t you? = Onu tanıyorsun, değil mi?
Karşılaştırma sıfatları
than kullanacağız ilk başta. -den ekliyor cümleye. Ama from ile karıştırmayınız. Bu karşılaştırma için kullanılıyor.
Ali is taller than Veli = Ali, Veliden daha uzun.
-er eklendiğinde daha oluyor.
tall = uzun — taller = daha uzun
fast = hızlı — faster = daha hızlı
Uzun sıfatlarda more eklenir.
Örnek olarak beautiful, güzel demek
ama more beautiful, daha güzel demek.
-er ve more aynıdır.
Sadece -er kısa sıfatlarda, more uzun sıfatlarda gelir.
Ayrıca düzensizler vardır:
Good — İyi, Better — Daha iyi.
Bad — Kötü, Worst — Daha kötü.
Far — Uzak, Further — Daha uzak.
Üstünlük sıfatları
than kullanacağız ilk başta. -den ekliyor cümleye. Ama from ile karıştırma
Bu safer tall, tallest olacak. En uzun.
Ali is the tallest in the class. = Ali sınıfta en uzun.
The most beautiful = En güzel.
Kısa sıfatlarda -est, uzun sıfatlarda the most.
Düzensiz sıfatlar var yine:
Good — İyi, The best— En iyi.
Bad — Kötü, The Worst — En kötü.
Far — Uzak, The Further — En uzak.
Ortaç sıfatları
bore Sıkmak
terrify Ürkütmek
shock Şok etmek
annoy Sinirlendirmek
-ing : -cı -ıcı, -ücü -ucu
-ed : -mış -miş
ed
bored = sıkılmış
annoyed = sinirlenmiş
shocked = şok olmuş
terrified = ürkmüş
honored = onurlu
impressed = etkilenmiş
frigtened = korkmuş
suprised = şaşırmış
-ing
boring = sıkıcı
annoyed = sinir bozucu
terrifying = ürkütücü
shocking = şok edici
Örnekler:
-ed
I am tired = Yorgunum.
He is bored = O, sıkılmış.
She felt surprised = O, şaşırmış hissetti.
-ing
This movie is tiring = Bu film yorucu.
The lecture was boring = Ders sıkıcıydı.
Her idea is surprising = Onun fikri şaşırtıcı.
Sıfatları fiileştirmek
GET + sıfat
angry, sinirli
get angry sinirlenmek
get hungry acıkmak
i got hungry = Acıktım.
-en ile
Bazı sıfatlar, sonlarına -en
eki eklenerek fiil haline gelir.
short (kısa) → shorten (kısaltmak)
weak (zayıf) → weaken (zayıflatmak)
wide (geniş) → widen (genişletmek)
-ify ile
Bazı sıfatlara -ify
eklenerek fiil yapılır.
simple (basit) → simplify (basitleştirmek)
pure (saf) → purify (arındırmak)
solid (katı) → solidify (katılaştırmak)
Özne Sorusu
What happened? = Ne oldu?
Who’s king? = Kral kim?
Who wrote this book? = Bu kitabı kim yazdı?
Burada normal bir soru cümlesi gibi did ya da do çıkmıyor onun yerine normal bir cümledeki gibi ‘s takısı ya da ikinci hâl geliyor.
Belirsiz Zamirler
everyone = herkes
Can everyone hear me? = Herkes beni duyabiliyor mu?
everything = Her şey
everything will be fine. = Her şey yoluna girecek.
Nobody & No one = Hiç kimse
Nobody called me yesterday. = Dün kimse beni aramadı.
No one knows the truth. = Hiç kimse gerçeği bilmiyor.
Nowhere = Hiçbir yer
I have nowhere to go tonight. = Bu gece gidecek hiçbir yerim yok.
This road leads nowhere. = Bu yol hiçbir yere çıkmıyor.
Nothing = Hiçbir şey
I have nothing to say to you. = Sana söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Nothing is impossible. = Hiçbir şey imkansız değildir.
Anything = Herhangi bir şey
Is there anything I can help you with? = Sana yardım edebileceğim bir şey var mı?
I didn’t see anything unusual. = Alışılmadık herhangi bir şey görmedim.
Anybody / Anyone = Herhangi biri
Can anyone solve this problem?= Bu problemi çözebilecek biri var mı?
Is there anybody at home? = Evde biri var mı?
Anywhere = Herhangi bir yer
You can sit anywhere you like. = İstediğin herhangi bir yere oturabilirsin.
I couldn’t find my phone anywhere. = Telefonumu hiçbir yerde bulamadım.
Something = Bir şey
I have something important to tell you. = Sana söyleyecek önemli bir şeyim var.
There’s something strange about this place. = Bu yerle ilgili garip bir şey var.
Somebody / Someone = Birisi
Somebody knocked on the door. = Birisi kapıyı çaldı.
Someone left their bag here. = Birisi çantasını burada bırakmış.
Somewhere = Bir yer
Let’s go somewhere quiet to talk. = Konuşmak için sessiz bir yere gidelim.
I left my keys somewhere in the kitchen. = Anahtarlarımı mutfakta bir yere bıraktım.
even if, whatever, what if, even you, even though
even if = olsa bile, o durumda bile, -se-sa
i will go to the party even if it rains =Yağmur yağsa bile partiye gideceğim.
whatever = her ne olursa olsun
whatever happens, I will always be by your side = Ne olursa olsun, her zaman yanında olacağım.
what if = ya …olursa, ya olursa ne olur
what if we miss the bus? = Ya otobüsü kaçırırsak?
what if he doesn’t like the gift? = Ya hediyeyi beğenmezse?
even you = sen bile..
even you can do it. = Sen bile bunu yapabilirsin.
even though = Her ne kadar
even though she was tired, she kept working = Her ne kadar yorgun olsa da, çalışmaya devam etti.
Ayrıca farklı kullanımlar:
whatever = her neyse, boşver
whatever you say = sen bilirsin işte!, sen ne dersen
Çoğuş yapma düzeni:
Aslında çok basit bir konu.
Genelde ingilizce de çoğul yapmak için -s eklenir.
book → books (kitaplar)
car → cars (arabalar)
dog → dogs (köpekler)
table → tables (masalar)
Ama eğer kelime -s, -x, -z, -sh, -ch ile bitiyorsa -es eklenir:
box → boxes (kutular)
watch → watches (izleler)
bus → buses (otobüsler)
fox → foxes (tilkiler)
church → churches (kiliseler)
Aynı şekilde kelime -y ile bitiyorsa -ies gelir:
city → cities (şehirler)
baby → babies (bebekler)
family → families (aileler)
Eğer -y’nin önünde ünlü harf varsa yine -s eklenir.
boy → boys (erkekler)
toy → toys (oyuncaklar)
Eğer -f -fe ile başlıyorsa, -ves alır (ama bazen bu kurala uymayanlar vardır):
half → halves (yarımlar)
leaf → leaves (yapraklar)
life → lives (hayatlar)
wolf → wolves (kurtlar)
wife → wives (eşler)
Bide bununda düzensiz hâlleri var:
man → men (adamlar)
woman → women (kadınlar)
child → children (çocuklar)
foot → feet (ayaklar)
tooth → teeth (dişler)
mouse → mice (fareler)
Relative Clause
İnsanlar için who ve that
Nesnelere whom ve that
Sahiplik bildirim ise whoose
Yer bildirimi ise where
Zaman ise when
the teacher who is standing over there is my friend = Orada duran öğretmen benim arkadaşım.
the man who is wearing glasses is my father = Gözlük takan adam benim babam.
the person whom I spoke to was very kind = Konuştuğum kişi çok nazikti.
the movie that I watched was amazing = İzlediğim film harikaydı.
the man whose car was stolen reported it to the police = Arabası çalınan adam bunu polise bildirdi.
i have a friend whose father is a teacher = Babası öğretmen olan bir arkadaşım var.
this is the park where we used to play = Burası eskiden oyun oynadığımız park.
the day when we met was unforgettable = Tanıştığımız gün unutulmazdı.
Noun Clauses
what, why, who/whom, whether/if, how, that, when, whoose, which, where
Normalde nesne görevi görmektedir.
Ama eğer başa gelirse özne görevi görer.
WHAT
i don’t know what you want =Ne istediğini bilmiyorum.
i didnt see what you did = Yaptığın şeyi görmedim.
what i do is to teach english = Yaptığım şey ingilizce öğrenmek.
WHO / WHOM
who she is doesn’t matter = Onun kim olduğu önemli değil.
i know whom she invited = Onun kimi davet ettiğini biliyorum.
i wonder who you talked to = kimle konuştuğunu merak ediyorum.
i wonder what you did = Ne yaptığın merak ediyorum
i didnt see what you did = Yaptığın şeyi görmedim.
THAT
i can feel that you are upset = Senin üzgün olduğunu hissedebiliyorum.
that he lied shocked everyone = Onun yalan söylemesi herkesi şok etti.
i believe that honesty is important = Dürüstlüğün önemli olduğuna inanıyorum.
WHY
why they left early is still a mystery = Neden erken ayrıldıkları hâlâ bir gizem.
can you tell me why you are upset? = Bana neden üzgün olduğunu söyleyebilir misin?
i dont know why he is here = Neden burada olduğunu bilmiyorum.
i want to know why you broke up = Neden ayrıldığınızı bilmek istiyorum.
HOW
how he solved the problem impressed everyone = Sorunu nasıl çözdüğü herkesi etkiledi.
i don’t understand how she did it = Onun bunu nasıl yaptığını anlamıyorum.
i wonder how you fixed this = Bunu nasıl tamir ettiğini merak ediyorum.
i wonder how many people here? = Merak ediyorum burada kaç insan var?
i wonder how he did such a score = Nasıl böyle bir puan yaptığını merak ediyorum
WHATEVER / IF
i dont know whether he is sick = hasta olup olmadığını bilmiyorum
whether he will join us is uncertain = Bize katılıp katılmayacağı belirsiz.
i don’t know if she’ll come = Onun gelip gelmeyeceğini bilmiyorum.
WHEN
when the meeting starts hasn’t been decided yet = Toplantının ne zaman başlayacağı henüz kararlaştırılmadı.
do you know when he will arrive? = Onun ne zaman geleceğini biliyor musun?
i wonder when you will come = ne zaman geleceğini merak ediyorum.
WHOOSE
whose book this is remains unclear = Bu kitabın kime ait olduğu belli değil.
i don’t know whose car is parked outside = Dışarıda park eden arabanın kime ait olduğunu bilmiyorum.
i wonder whose umdrealla it is = Nereye gidiyor olduğunu merak ediyorum.
WHICH
which one she chose surprised us all = Hangisini seçtiği hepimizi şaşırttı.
can you tell me which color you prefer? =Hangi rengi tercih ettiğini söyleyebilir misin?
i wonder which car I should drive = hangi arabayı sürmeliyim merak ediyorum
WHERE
where you are is not for me = Senin olduğun yer bana göre değil.
where she lives is a mystery = Onun nerede yaşadığı bir sır.
do you know where they are? = Onların nerede olduğunu biliyor musun?
Phrasal Verbs
Fiiler gibidirler fakat fiil değildirler. Kalıp desek kabaca olur ama deneyimsel fiil olarak ingilizce de geçer.
wake up = uyanmak, demek.
woke up = uyandım, demek.
give up = pes etmek.
never give up = asla pes etme.
you will give up = sen pes edeceksin.
Bunun gibi birçok phrasal verb var. Ayrıca kalıpları da unutmayın.
Alıştırma için Voscreen kullanmayı, pratik yapmayı, yavaş yavaş öğrenmeye çalışmayı, yeni keliemeler, yeni kalıp ve phrasal verbs öğrenmeyi unutmayın!
Bu koca İngilizce öğrenme yazımızın sonuna geldik. Faydam dokunduysa ne mutlu.
Yorumlar
Yorum Gönder