Atsız'ın "40.000 Altın" iddiası
Atsız'ı yaz, yaz bitmez. Atsız'ın, Atatürk düşmanlığı Türkçü gençleri de etkilemekte. Atsız, Manevi babası Rıza Nur'un yapamadığı algıyı sürdürüyor. Ben daha önce "Atsız'ın Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet Düşmanlığı" hakkında yazı yazmıştım. Atsız tam bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olduğunu kaynaklarla vermiştim. Diamond Tema'nın "Vahdettin Atatürk'e 40.000 Altın Verdi" İddiası adlı videoyu da öneririm.
“Sultan Vahdettin, Kazım Karabekir Paşa’yı kabul edip de bütün ümitlerin genç paşalarda olduğunu söyledikten sonra Anadolu’ya daha kimlerin gönderilmesini tavsiye edebileceğini sormuş; Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın adını söyleyince bunu memnunlukla karşılamış, zaten kendi yaveri olan Mustafa Kemal Paşa’ya büyük güveni olduğu için onu huzuruna çağırıp konuşmuş ve Anadolu’ya gidip teşkilat kurması için kendisine 40.000 altın vermiştir.”
"Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’ya teşkilat yapması için 40.000 altın vermiştir. Bu paranın önemli kısmı, eskiden beri beslediği değerli yanş atlarını satmak suretiyle elde edilmiştir." (1)
Bu iddialara kendi araştırmam ile değil, bu konu ile ilgili detaylı araştırmalar yapmış yazarlardan alıntılar vererek çürüteceğim. Çünkü bu Atsız camiası, ne olduğu belirsiz cahillerdir.
Şöyle maddeleştirmek isterim:
- "Vahdettin’in at beslediğine ilişkin en ufak bir belge veya bilgi yoktur." (2)
Turgut Özakman "Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele" adlı kitabın da şöyle diyor:
"Önce şunu belirteyim: Vahidettin'in, 'eskiden beri değerli yarış atlarıbeslediğini' belirten hiçbir kaynağa rastlamadım. Güvercin merakından bile söz edilirken, birçok değerli yarış atı beslediğinin dikkatten kaçtığı ve bu olayı kimsenin bilmediği düşünülemez. Diyelim ki at yetiştirdiği doğru. Bu takdirde,'40.000 altının mühim kısmı için', on beş kadar yarış atı satmış olması gerekir.
O kadar çok yarış atının beslenip yetiştirilmesi için ciddi ve büyük bir tesis, geniş bir eğitici ve bakıcı kadrosu gerekir. Çengelköy'deki köşkünün bahçesinde, ne böyle bir tesise imkân var, ne böyle bir tesisin kalıntısına rastlandı, nede böyle bir tesisten söz eden birini duyduk. Damadı ve süvari binbaşısı İ.Hakkı Okday, Vahidettin'in Çengelköy'deki köşkünü uzun uzun anlatıyor ama Vahidettin'in at merakından da, atlarından da hiç söz açmıyor, Olsa ilgisini çekmez ve yazmaz mıydı?"
Devam ediyor:
"Şimdiden '40.000 altın nasıl taşınabilir' sorununa da değinmekte yarar var. Çünkü bu sorunun çözümü, altın sayısı arttıkça güçleşecek. 40.000 altın: 7.6 gr. X 40.000 = 304.000 gram, yani 304 kilo eder.
Verilen buyruğun açıklanmasından bile çekinen saray, açıkça bu kadar para vermiş olamayacağına göre, bu sayı ve ağırlıktaki altını, M.Kemal ile yaveri Cevat Abbas acaba Yıldız Sarayı'ndan Şişli'ye kadar nasıl ve gizlice taşıdılar? Taşıyabilirler mi? Yoksa bu altınları, Şişli'deki eve gizlice Vahidettin'in güvenilir adamları mı getirdi? Eğer böyleyse, Vahidettin'in konyak içtiğini ya da Dr.Reşat Paşayı Zeki'nin öldürdüğünü açıklamaktan çekinmeyen bu yakın adamlardan biri olsun, neden bugüne kadar böyle bir açıklama yapmadı?"
Altınlar herhalde sandıklara yerleştirilmiştir. Her sandık, 50 kilo olsa, kırk bin altın, altı sandık eder. Altı sandık dolusu altın, Şişli'den Galata rıhtımına, rıhtımdan motora, motordan Bandırma gemisine, gemiden Samsun rıhtımına, oradan Mıntıka Palas oteline, oradan Havza'ya, Amasya'ya, Erzincan'a, Sivas'a, Erzurum'a, Kırşehir'e, Kayseri'ye, Ankara'ya nasıl taşınır? Kimler taşır? Hiç kimsenin ilgi ve merakını çekmez, biri bile "bunlar nedir?" diye sormaz mı? .Mesela Refet Paşa, K.Karabekir Paşa, Rauf Bey bu esrarlı sandıklardan neden hiç söz etmiyorlar? M.Kemal sandıklarda altın olduğunu arkadaşlarına söylediyse, neden hiçbiri bugüne kadar bu altınlar konusuna değinmedi? Neden gerektikçe altınları harcamayıp da ona buna muhtaç oldular? Kırk bin altının Samsun'dan Ankara'ya kadar nasıl taşındığı da, başlı başına bir bilmece. Bu bir şey değil, aşağıda okuyacağız, .Vahidettinciler, masal bu ya, M.Kemal’e verilen para miktarını, 866.000 altına yani 4.906 kiloya kadar yükseltiyorlar! Oysa M.Kemal ve arkadaşlarının ellerinde ancak, üç döküntü otomobil var. Bu araçlara 3-4 kişi binerek yolculuk yapıyorlar. Yanlarında da özel eşyaları, tüfekler ve dosyalar var."
NOTLAR:
(1) Kaynak: Osmanlı Padişahları, Tanrıdağ, S. 10, 10 Temmuz 1942; S.11, 17 Temmuz 1942. Hüseyin Nihâl Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, İrfan Yayınevi, 4. baskı, 1997, s. 112.Türk Ülküsü, s. 86.
(2) Sinan Meydan - Cumhuriyet Tarihi Yalanları, c. I, s. 241.
Yorumlar
Yorum Gönder